26.9.11

Okurken ağzınızı şapırdatmayın :)))

Hamilelik, anne, bebek, beslenme, bebek alışverişi tamam da...

Biraz da Sitare ne yer, ne içer, ne yapar, kime kızar, kimi sever'den bahsedeyim...

Bir kere Sitare güzel olan ne varsa yer ve genelde herşeyin iyisi nerde bilir; o yüzden aklıma geldikçe 'vazgeçilmez' yemek mekanlarımdan da bahsedicem...

Gecce.com da 5 sene boyunca, yazlık ve kışlık mekanların tanıtımını yaptığı dergilerin editörlüğünü yaptım.

Yani tüm mekaları yedim, yuttum!

Nerede eğlenilir, nerede doyulur, nereden aç kalkılır, nerenin servisi iyi, neresi value for money, nerenin nesi meşhur vs. hepsini ben yazdım.

O zamanlar arkadaşlarım, 'evlilik teklifi etmek için, rezervasyon için, özel ilgili görmek için, çok eğlenmek için, loca için beni ararlardı, ezbere yönlendirirdim'...

Senede iki kez yaptığımız gurme toplantılarında; Ünlü gurmeler Ahmet Örs, Ali Rıza Kardüz, Mehmet Yaşin, Mike Norman(360 istanbul), Teoman Hünal (north shields) ile bir araya gelmelerimiz de kendine ve çevresine yetebilen küçük 1 gurme olabilmem için kafi sanırım :)

Şimdi emekli oldum..

Hafızamda yer eden mekanların yeri ayrı, yeni açılan mekanları keşfetme arzumuz ve salaş mekanlardan tıka basa doyarak çıkma zevkimizle Haso ile uyum içindeyiz..

'Bir yer keşfettim, şu'su harika' dediğiniz yeri muhakkak biliyorumdur, bilmiyorsam da hemen gidip yemek için can atarım, söyleyin lütfen :)

Hızıma kimse yetişemez tabi yazlıkta 'anneler kızmasın, küsmesin diye akşam evde yemek, sonra dürüm, sonra dondurma, sonra kumpir, sonra midye ve sonra çorba' ile bana eşlik eden Sabri Baba hariç :)

Lezzetliye düşkünüm, farklı tatları severim, yemeğin hakkını verir güzelce yerim. :)

Genellikle salaş yerlerin bazı yemekleri daha hakkını vererek yaptıklarını iddia ediyorum...

Sunum olarak beklentiniz yoksa 'mmm mmm' diyerek bişeyler yiyip içip kalkmak isterseniz beni izleyin :))

Mesela Sitare Feriye'deki içi fıstıkla doldurulmuş tavuk sarma yerine Beyoğlu'ndaki Lades'te sahanda tavuk'u daha çok bayılarak yer..

Kısa kısa aklımdakiler...

Çapa'daki soslu tavuk çevirme ve Fasuli'nin kurufasulyesi.

Çanakkale'deki Adana kebapçısının başlangıçta gelen yağlı biber ve salça soslu lavaşları...

Antalya İncekum Avsallar'daki Gözlemeci'nin arasına marul sarılarak hazırlanmış patatesli gözlemesi...

Ayvalık Sarımsaklı'da Leda kızarmış dondurma.

Cunda'da Sahil Balıkçısı'nda kabak çiçeği dolması...

Yeşilköy Kebapçı Sait'te Adana Kebabı...

Kumburgaz Mavi Yelken (Eski adıyla abovvv'da) dürüm...

Cookshop krema ve fesleğenli ravioli...

Çok açsam Midpoint Chicken Mushroom...

Kemerburgaz Kardeşler esnaf lokantası'nın sulu yemekleri ve haftanın belli günleri çıkan Büryan...

Beyoğlu Hacı Abdullah'ta et yemekleri...

Sirkeci'de Paşazade'de hafif tatlı Terkib'i karides yahnisi ve Haso'nun bayıldığı pastırmalı humus 'Arap tavası'nı şiddetle tavsiye ederim. Sunum ve yemekler harika! İçerde bir tane Türk müşteri yok!! Menüdeki herşeye kefilim, bayılıyoruz :)

25.9.11

Çikolattttttttt?

Mini 1 çikolata keşfine çıktık dün gece...

Atabay'ların son kızı Özlem ve onu alan şanslı Eser; Bahadır bizdelerdi...

Simsim'in 'çikolata hala vermiyo muyuz' diye soran teyzesi ve eniştesi gibi çantalarında getirdikleri Milka ile sürpriz yapmak istemişlerdi amaaaaaaaaaaaa mümkün olamadı :)

Da;

Sevgili babası gelirken aldığı Donut'larla Simsim'e mini bir çikolata bayramı yaşattı!

Biz yemek yerken Simsim de, anlam veremediği siyah kaplı kekimsi şeyle tanışmaya çalışıyordu.

Engellemek istediğimiz onca şey varken 'cipsler, kuruyemişler, mudshake'lerimiz, votkalar...' Onu keşfetmesi için serbest bıraktık, biraz da rahat yemek yiyelim diye :)

Saniyeler içinde üzerinde kaplı olan çikolata tadını keşfeden Simsim'den hiç ses gelmeyince bir de baktık ki;

Ağzının etrafı kapkara, gözler küçülmüş, eller çikolata ve kucağında oturduğu babası da kısmen çikolata :)))

Not: Çikolata hediye etmek hala yasaktır, ısrar etmeyiniz :)

23.9.11

Ohoooooooooooooooooooo ooo :)

Simsim'in gerçekten kocamaaaaaan olduğunu bugün giydirirken anladım :)
Selin teyzesinin doğumunda aldığı tulumlar büyüdüğünde giyer diye alt çekmecelerdeydi.

Bugün onları çıkardım bi güzel...

Onları ilk elime aldığım anı hatırlıyorum.

İçimden; 'off kimbilir ne zaman giyer bu koca tulumları, ohoooooooooo' demiş ve alt çekmecelere kaldırmıştım.

Uçuk pembe çizgili, ismi gibi yıldızlı, peri kızlı çeşit çeşit büyük beden tulumlar...

Selin teyze bunları verirken 'tulum, büyüyünce yürürken giydiğinde daha çok yakışıyor' diye tekrarlıyordu devamlı...

Yürüycekti de, büyüycekti de ohoooooooooooooooooo :)))

Simsim kocaman olmuş valla...

Nedense hep üstüne tam olanı alıp hemen giydirdiğimde çok mutlu oluyorum.

İndirimlerden seneye giyebileceklerini almaya elim bir türlü gitmiyor, çok büyük o elbiseler ya ohooooooooooooooo....

Halbuki zaman çok çabuk geçiyormuş, o büyükler cuk diye oturuveriyormuş üstüne.

ve yeni alınmış gibi mutlu ediyormuş insanı...

Hiç büyümeyecekmiş gibi gelse de hemencecik büyüyormuş minik bebeler :)

21.9.11

kırmızı dut beyaz dut :)

Hani kalabalığa karıştık da vapura atlayıp Kadıköy'e geçtik ya!

İşte o gün yeni gelicek kardeşimiz Elis'in ve annesi Dut'umun eksiklerini almak için bi güzel kollarımızı sıvadık! :)

Ben güne biraz erken başlamanın verdiği 'günün ilk saatlerinde varolan sonrasında da yok olan' o küçük enerjimle erkenden yola çıktım.

Oyalana oyalana vapura kadar geldim ve Dut'umuzu aradık..

Aradık ki ne duyalım; hamileliğin son günlerinin verdiği ağırlık ve son uykuya doyumları sebebiyle daha kahvaltı bile etmemiş Dutttttttt! :)

Hemen çıkıyım dedi yine tüm 'madur etmiyim, madur olayım' ifadesiyle!! :) Ona bu yüzden kızmaktan bıktım ama çok sever kendisi 'maduriyetlikleri' karşısındaki kırılmasın, üzülmesin diye kendini feda etmeyi!!!

Kahvaltısını edip çıkmasını ağır ağır beklerken ne kadardır gezmediğim Kadıköy'ü talan etmeye başladık; kedi, köpek, hamster, kuş, insan, çocuk, motor delirdik!!!

Tabi bu arada gene kendini feda eden Dut, perişan 1 şekilde erkenden geldi...

Biraz Fatoş annenin yanında dinlenip, onun dükkanı dağıttık!?! veee ennfes 1 mantı yedik!! Tadı hala damağımda!! Yine 1 gün kalabalığa karışıp gelsek de o mantıdan yesekkkkkkkkkkkkkk!!!

Sonra alışveriş sonra da Haso ve Umudo'nun da katılımıyla 'anne eli değmiş harika bir ziyafet'

Fatoşum annem; Tazmania Simsim'in marifetlerini kaç günde toparlar acaba :)))

20.9.11

Kalabalığa karıştık! :)

Biz iki gez-e-gen ana kız ya alıp başımızı yürüyoruz ya da arabaya biniyor geziyoruz harıl harıl...

Duygu teyze hamile, bu tarafa gelemiyo! Ben de o tarafa arabayla gidersem Haso gelemiyo derken kahramanlık yapasım geldi...

E artık Simsim de büyüdü ya; toplu taşıma araçlarını kullanabiliriz cesaretiyle Bakırköy - Kadıköy hattını keşfettik...

Evden sahile yürürken uyuyarak annesini bilumum paranoyaklıklardan kurtardı Simsim...

Ama ben sahilin karşı tarafında kalakaldım bebek arabasıyla...

Üst geçit var, var da bebek arabasıyla gidebilicek bir yeri yok.

Ordaki dönerciye soruyorum 'ne bilem yau' diyo :) Yaşlı amcalar da yakınıyo; sakat arabaları için de çare yok diyolar...

Sinirlendim... Söylendim ama kime...

Simsim'in uyanma ihtimalini de düşünerek 'pat pat' merdiven çıkmamak için kucakladım arabayı (Yedek mini arabayı alarak yılın harika hareketini yapmışım)

Karşı yola geçtim, ordan da merdivenleri indiricektim koca topuklu ayakkabılarımla ki gençlerin arasından yaşlı bir amca daha çıkageldi ve yardımcı oldu bana...

Sonra son 10 dk'ya kadar güzel bir gemi yolculuğu yaptık kızımla :))) Ta ki uyanıncaya ve uyandıktan sonra arabanın içinde sıkılıncaya kadar!

Etraftan ona bakan, gülümseyen, laf atanların sayesinde o 10 dk da atlattık ve Dut teyzesiyle 'yakalar arası' büyük buluşmayı gerçekleştirdik :))

9.9.11

Organik Hiperaktif :)

Simsim'in beslenmesi ve uyku düzeni ile ilgili katı kurallarımız olduğunu yazıp duruyorum hep.

Soranlar oluyor; bu zamanda nasıl iyi beslediğinden emin olabiliyorsun diye..

Çarşı, pazar geziyorum. Organik marketleri alt üst ediyorum. Çiftlikleri geziyorum...

ve böylelikle en azından kendimi tatmin ediyorum :)

Çok organik oldu Simsim... Çikolata paketlerine anlamsız bakışlar atıyor, hala çikolata ve şekersiz takılmaktayız :)

Ona özel organik un ve organik esmer şekerden kek ve kurabiyeler yapıyorum, bayılıyor!

Bu zamana kadar neler yaptım, neler ettim...

Sebze ve meyveleri organik pazardan ya da bahçeleri olan tanıdıklarımdan aldım, yedirdim.
Her büyük markette bulunun organik bal, pekmez, kuru üzüm, dut kurusu, yumurtalara abone oldum.

Damacanalardaki BPA'lara yakınıma bayi açması için ısrarla taciz ettiğim Taşkesti su ile 'bye bye' dedik. Yemekleri bu su ile yaptım ama yine de Simre'nin içme suyunu cam şişeli sulardan verdim. BPA biberon ve damacanalar'ın neden olduğu hastalıklar göz ardı edilemeyecek düzeyde. İlgili haberi okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Öyle ki anne karnındaki bebeğin testis gelişimini bile bozma riski var!!! Bi de direk içen bebeği düşünün... BPA'yı ciddiye alın, plastikten uzak durun....

Ek gıdalarla tanışırken kefir mayaladım, kefirle tanıştırdım (pek sevmedi) ama inat ettim 1 yaşına kadar faydasını az da olsa almıştır.

Süt olarak da cam şişedeki günlük sütler gayet güzel yoğurt yapmak ve içirmek için. Ayrıca Pınar'ın organik küçük sütleri elimizde dolaşmaktayız.

18 aylık olduk, ipleri biraz gevşettim, organik pazara gitmiyorum ama direk fayda aldığı yumurta, ceviz, tereyağ, pekmezi hala organik alıyorum.

Tavuğu da Çatalca'da bir çiftlikten getirtiyorum, organik olduğunu pişiriken kolaylıkla anlayabiliyorsunuz :)

Ceviz boğazına takılır diye yediremediğim zamanlarda keten tohumu yağı takviye yaptım, omega 3 bakımından 1 avuç cevize eşdeğer..

Onu 'pufff' diye şişirecek bol şekerli muhallebi, çikolata, hamur işleri ve kızartmalar ile tanışacağına herşeyin organiği ve az şekerlisi ile beslendi.

Kemik gelişimi çok iyi. Minyon, ufak tefek.. Zayıf diyenlere tavsiyem 'Simsim'le 1 gün geçirin' :)

Kendisi Organik olduğu kadar da hiperaktif!!

Demirlere zıplayıp tutunup sallanan, kaydırağa ters tarafından tırmanan, salıncakta ayakta sallanan ve oto koltuğundan pıt diye çıkıp beni şok eden bir enerjiye sahip :)

Anne ve babası gibi kıkırdayan, gözlerinin içi gülen Simsim; istediği yapılmadığı anda da yeşeren ve kendini uzaktan da belli eden fena bir damara sahip!!! Ha bir de Km'lerce öteden duyulan çığlıklara :))))

15.8.11

A be kaynana! :)

Şimdiye kadar kafamdan kalbimden ellerime uzanan yoldan geçenler dışında 1 şey yazmadım ama hoşuma giden kısacık bi hikayeyi paylaşmak istedim bugün :)

Güncel boşanma davalarında adı sıkça geçen kız annesi ya da erkek annesi nam-ı diğer 'kaynana' ile ilgili minicik bir hikaye...

Gözlemlerimce;

Kız annesinin derdi; 'kızının değerini bilsin, kocası onu üzmesin' yeter! İstisnalar yok mu? Tabiki var... Kızını dolduran, damada karışan, çok konuşan...

Oğlan annesinin derdi ise 'kendi değeri bilinsin, kendi mutlu olsun'... Aslında oğlu, evde eziyet çekiyor olabilir, belki de karısından işkence görüyordur ama olsun kaynananın istekleri göz ardı edilmiyorsa problem yok :)

Kısacası erkek, kız annesi için; 'kızının kocası' işte o kadar...

ama kız, erkek annesi için, oğlunun karısından ziyade 'anneye gelin'dir

İşte 1 oğlu ve 1 kızı olan annenin dilinden dökülenler ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi :)

---

Kaynana Gözüyle


İki yaşlı kadın yolda karşılaşır. Hal-hatır sorarlar:

 
- Kızınız nasıl iyi mi?

 
- Ay sorma. Kızım o kadar rahat ki. Kocası sıcak sudan soğuk suya elini sokturmuyor. Hatta kahvaltıyı bile kocası yatağına götürüyor. Avrupa gezileri altınlar mücevherler. Para bol durumları çok iyi.




- Çok iyi maşallah! Peki oğlunuz nasıl?

 
- Ah ah! Hiç sorma! Öyle pasaklı bir kadına düştü ki kahvaltıyı oğlum hazırlıyor. Üstelik gelinin yatağına götürüyor. Daha neler canım Avrupa gezileri altınlar mücevherler. Para yetiştiremiyor. Yazık oldu oğluma!









Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...