29.9.18

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüyoları aldım, derledim. Keyifle okuyunuz...

ALİ ESAD GÖKSEL
Yaz tatilini, çalışarak geçirdim. Yazın yapılması zaruri tatilden, sıcaktan ve kalabalıktan hoşlanmadığım için ancak bugünlerden sonra giderim. Kimsenin olmadığı, soğuk yerleri seviyorum. Lokal yemek, bit pazarları, turist görmemek ve tek başıma dolaşmak gezerken bana huzur verir. Uzun zamandır hizmet veren lokantaları seviyorum. Bunlardan birisi de ‘’Kıyı’’ ve şu anda gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; ‘’Swiss Otel- 16 Roof’’ çok iyi bir ekibin elinde. Çok reklamı yapılan, aşçısının çok ortalıkta olduğu, popüler mekanlardan hiç hoşlanmıyorum. Moda yerlerden uzak durulması tavsiyemdir. Sakin, sıhhatli ve ulusumuz için barış, hepimizin bir ağız tadı olsun diliyorum...


UĞUR TALAYHAN
Bayram tatilinde birkaç gün dinlenme şansım oldu. Dalaman, Göcek tarafındaydım. Aile ziyaretleri Yaptım. Bir kaç gün dinlendim. 7 gün 24 saat yoğun iş temposu ile çalıştığım için doğru düzgün tatil yapamadım ama şöyle söyleyebilirim Çeşme ve Bodrum’a gitmiş kadar oldum. Kenan Abi’yi takip ederek oraları yaşadım...


ERTUĞRUL ÖZKOK
Yazın yeni bir kitap yaptım, sonbaharda çıkacak; ‘inanç’ üzerine... Akbük’te evim var, evimde sakin ve kalabalıktan uzak bir yaz geçirdim. Yazın öyle özel bir restoran tercih etmedim. Bu akşam mesela çok güzel bir yerdeyiz harika bir Peru yemeği yiyoruz. İtalya da Ponza adasına gittim, oralarda biraz dolaştım ondan sonra da pek dışarı gitmedim yazın yazlıktaydım. Türkiye’de son zamanlarda bir restoranda inanılmaz kazık yedim. O yüzden bundan sonra bir restorana giderken temkinli davranıyorum. Artık şöyle bir prensip edindim kendime; iyi yemek için çok para vermeyeceğim. Türkiye’de bu ekonomik kriz devreye girince artık fiyat, kalite oranında en iyi hizmeti verecek restoranı bulmayı hedefledim. Bu restoran hangisi bilmiyorum ama ben yemek yediğimde paramın karşılığını almak istiyorum ama karşılığını almak istediğim param da çok fazla değil. Yaşadığımız ekonomik krizden, doların bu halinden sonra kendimi artık orta halli bir vatandaş olarak hissediyorum ve bundan sonra da öyle yaşayacağım seçtiğim restoran bundan sonra kaliteyle fiyatı iyi dengelemiş kendi halinde bir restoran olacak. Mesela İzmir Urla da böyle restoranlar var; gayet güzel hem hizmeti hem kalitesi hem masa estetiği gayet güzel. Türkiye’de restoranlar maalesef 2500 tane parası sınırsız insanın parasıyla geçinen restoranlar haline geldiler. Bunların akıllarını başlarına alması lazım. Biz dolar üzerinde yaşayan bir toplum olmayacağız. Hesabımızı Türk parasıyla hesabımızı yapıcaz. Bundan on yıl önce; 1 dolar 1,5 TL idi yani yurtdışında bir espresso içtiğim zaman 3 Euro yani karşılığı 4 TL ödüyordum ama şimdi 25 tl veriyorum yani dolayısıyla ona göre davranmalıyız. Türkiye şu anda her bakımdan dipte; insan hakları, siyaset, adalet, ekonomi... Buradan ayağımızı yere vurup hep beraber yukarı çıkacağız...

KENAN ERÇETİNGÖZ
İnanır mısınız? Bu yaz hiç tatil yapamadım!?!?!?
Benim tatilim, tatil gibi olmuyor her gittiğim yerde o kadar çok dostlarım var ki onlarla sohbet etmekten hiç tatil yapamadım. Şimdi tatil yapmak istiyorum, kimsenin olmadığı bir yerlere kaçmak, mavi tur yapmak istiyorum. Ege’nin güzel koylarını gezip oradaki salaş mekanlarda denize ürünleri yemek istiyorum. Yanıma telefonumu almayı düşünmüyorum, tabi dayanabilir miyim bilmiyorum. Bir nevi detox yapmak istiyorum.

GÜNERİ CİVAOĞLU
Bodrumdaydım bu yaz. İki mekan tavsiye edebilirim biri biteste famps diye bir restoran köyiçinde hoş bir yer yapmışlar eski bir bodrum evini eski bir taş evi büyütmüşler bahçe yapmışlar mutfağı çok lezzetli .italyan yemekleri ağırlıklı mutfağı var ambiyans çok güzel iki tane genç hanım var
Diğeri ise zayi diye bir yer orası da çok hoş bir alan birtezde büyük zeytin ağaçlarının 600 içinde iki tane taş ev. Birisi eskiden Belkıs hanıma aitmiş büyük halı sanatçısı ve kütüphane yapmışlar kütüğhanenin karşısındaki evde mutfak var kendi ekmeklerini bile yapıyolarlar sessizlik içinde hari,ka bir kütüphane . klasik müzik eşliğinde kitap da okuyabilirsonuz çok da güzel bir kokteyl barı var. Akşamüstleri denizden çıkıp da eller havaya ya gidiyorlar ama ben zengin bir kitaplık satın da alabiliyorsun uz sanat eserleri var piyano var vve orada sık sık sanatçıları şçağırıyorlar resitaller oluyor. Zayi zeytin demek ölümsüzlüğü temsil ediyor orada huzur içinde keyifli zaman geçirdim.



EBRU ERKE
Yeni mekanları görmek ve denemek için yine her zamanki gibi Bodrum ve Çeşme Alaçatı’ya gittim ama en keyifli tatilimi Karadeniz’de yaptım, inanılmaz keyifliydi. Biraz da sıkılıyoruz galiba o kalabalıktan... Servis açısından çok müzdarip olmadım ama doğal olarak fiyatlar biraz fazla olabiliyor ve bu da insanın canını sıkabiliyor zaman zaman. Onun dışında herşey iyiydi, şef lokantalı arttı. Çeşme her zamanki gibiydi. Yenilikler vardı, klasikler vardı işleri çok zor o yüzden kötü eleştiri yapmayı pek adilane bulmuyorum. Ekonomik krizin sektöre Parası olumlu yansıyacağını düşünüyorum. İç piyasaya seyahatler azaldığı için doğru yemek yiyip onunla muadil paralar ödedikleri yerlere daha fazla gidecekler daha çok dışarı çıkacaklar yani açıkçası kıştan umudum çok.


SERMET SEVERÖZ
Bu sene en çok Bodrum ve Çeşme’ye gittim her sene olduğu gibi... İş gereği biraz yurtdışı yaptım. Avrupa, Uzakdoğu... İşte böyle geçti gitti yaz. Yazlık mekanları ziyaret ettim hemen hemen hepsi artık çok güzel oldu. Memnun etmeyeni nerdeyse yok gibi ancak bir şey söylemek gerekirse ya fahiş fiyatıyla akılda kalan oluyor ya da kötü servisiyle akılda kalan oluyor ama onun dışında hemen hemen hepsi gerçekten çok başarılı. Çünkü yaz sezonu çok kısacık bir dönemi kapsıyor. Neredeyse sadece 8 haftasonu iş yaparak gelir elde ediyorlar. O yüzden onları affetmek lazım ne kadar pahalı olurlarsa olsunlar bazen ona da göz yummak lazım çünkü herkes için bir alternatif var. Orda da ekmek yiyenler var. Yaftayı vurmak kolay ama sana 10 ay yağmur yağan, açıkta duran bir mekanı sana cillop gibi çıkartıyor, şehirde alıştığın hizmeti sunuyor o zaman onun da bir bedeli olmalı. Kış ile ilgili bir bilgim yok eskilerle idare edeceğiz yenilere de seve seve gideceğiz.


ARDA TÜRKMEN
Tatilde çok bir şey yapmadım. Kısa tatiller yaptım ve bayramda İstanbul’da bulundum. Özellikle bayramda İstanbul’da kalmak bana çok iyi geldi.. Bol bol bisiklete bindim. Çok spor yaptım ve restoranla ilgilendim. Kısa kaçamaklarım ağırla oldu, Çeşme’ye gittim .Çok güzel yeni yerler açılmış. Önermeyeceğimi düşündüğüm mekanları çok tercih etmiyorum ve gitmiyorum. Hayal kırıklığına uğratan bir mekan olmadı. Kendimi garantide hissettiğim yerlere gitmeyi tercih ediyorum. Piyasanın canlanmasını, insanların dışarı çıkıp sosyal hayatına devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Umarım bu şekilde de devam eder. Yiyecek ve içecek piyasasının akıcı bir kış sezonuna ihtiyacı var.

YELDA İPEKLİ
Enteresan geçen bir yaz tatilim oldu. Proje üzerinde çalışarak, yoğun geçti. Kısa bir Londra tatili ve Bodrum tatili yaptım. Pek Türkiye dışına çıkamadım, Türkiye’de olmam gerekti. Ama keyifliydi..
Bu kış enteresan bir kış olacak gibi görünüyor. Sosyo Politik olarak ve ekonomik olarak farklı bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bu yüzden seçiciliğin artacağını, kalite beklentisinin yükseleceğini düşünüyorum. İnsanların moral’e ihtiyacı olduğu için eğlence ve yiyecek içecek sektörüne çok fazla görev düşüyor.

MEHMET YAŞİN
Yazın kitap yazdım, Ekim veya Kasım’da piyasaya çıkacak. Mutfağa girmeye ürkenlere yönelik bir yemek kültür kitabı hazırladım; içinde anılar var, tarifler var, ukalalıklar var... Alaçatı’da çekim yaptım biraz sonra Marmaris’e gittim sonra vahşi kalabalıklar akın akın yazlık yerlere gitmeye başlayınca ben İstanbul’a kaçtım. İstanbul’un sessizliği ve kalabalık olmayan yollarının tadını çıkardım. Güneyde, Alaçatı’da o kalabalıklardan tıkış tıkış omuza omuza yemek yemekten gerçek lezzetleri bulamadım. Zannediyorum o mekanların işletmecileri de bu kalabalıklara yemek yetiştirmekte zorlandılar. İstanbul’a gelince, balık yasağı kalktı ve ilk siftahımı yaptım. Palamut harika görünüyor. Çok lezzetliydi. Benim belirli balık mekanlarım var. Lacivert, Kıyı gibi... Deli bellediğini beller derler ya; ben de sevdiğim ve bildiğim yerler dışına çıkmayı çok sevmiyorum. da ise henüz balık yeni başladı. Şimdi bundan sonra artık bakacağız nerede ne yiyeceğiz diye ama palamut iyi görünüyor çok lezzetliydi siftah yaptım. Yani benim belirli balık mekanlarım var. Laciver uskumru kıyı gibi deli bellediğini bellermiş derler ya sevdiğim bildiğim yerler dışına çıkmayı sevmiyorum.









31.8.18

Gurmeli dergi :)

'Gecce Gurme Kurulu'ndan 'Kışa Merhaba!

'Türkiye’nin en iyi gazetecileri, köşe yazarları, gurmeleri, yeme, içme ve eğlence sektörüne yıllarını vermiş en iyi isimler, Kenan Erçetingöz başkanlığında Swissotel The Bosphorus’un muhteşem terasında buluştu.
Hiç kimsenin kolay kolay bir araya getiremediği isimler, Gecce Gurme Kurulu olarak yine tek çatı altında toplandı. Güneri Civaoğlu, Yelda İpekli, Uğur Talayhan, Arda Türkmen, Ertuğrul Özkök, Mehmet Yaşin, Dilara Koçak, Ebru Erke, Sermet Severöz, Ali Esat Göksel ve Kenan Erçetingöz, göz açıp kapayıncaya kadar geçen yazı uğurlamak; ‘Kışa Merhaba’ demek için ve tabiî ki Türkiye’de ilk ve tek olan, çok yakında ‘kış sezonu’ için raflarda yerini alacak olan Gecce Winter Guide’ın tohumlarını atmak için bir araya geldi.

Seçkin isimler, muhteşem İstanbul manzarası eşliğinde kimi zaman kahkahalarla ortak noktalarda buluşsa da kimi zaman birbirlerini eleştirerek yeme – içme ve eğlence sektörüne dair tüm gelişmeleri değerlendirdi. Kış sezonunda yeni açılacak mekan dedikoduları, uzun yıllardır aramızda olan mekanlar ve ekonominin gidişatına direnemeyerek kapanan mekanlar tek tek masaya yatırıldı.


Ülke olarak bizi zor günlerin beklediği ile ilgili umutsuzluğa kapıldığımız anlarda; bu çöküşün mekanlarda daha olumlu bir etki yaratacağını savunan Gecce Gurme Kurulu, yeni açılan mekanların ayakta kalabilmeleri ve direnebilmeleri için ‘en iyisini en makul fiyata’ sunarak ve kaliteli hizmetten ödün vermeyerek sektörde kalıcı bir yer edinebileceklerini dile getirdiler.

Yıllardır aramızda olan ya da çok büyük masraf ve emeklerle açılan mekanların kısa sürede yarı yolda kaldıklarını belirten engin bilgi ve tecrübelerine güvendiğimiz, dünyanın dört bir yanını karış karış gezen ve lezzet uzmanı haline gelmiş Gecce Gurme Kurulu’muzun değerli isimlerinin değindiği en önemli nokta ‘ekonomik olarak dibe vurduk ama şimdi ayaklarımızı basıp sıçrama vakti!’

Biz Gecce’nin gücünü arkasına alan tüm mekanlar adına diyoruz ki; "Kış sezonunda yeme - içme ve eğlence sektörü en verimli dönemini yaşayacak!" Biz sizin yanınızdayız…


16 Roof bu kez ‘Gecce Gurme Kurulu’nu ağırladı!
Bu muhteşem gecceye ev sahipliği yapan Swissotel The Bosphorus – 16 Roof’un başarılı ve tanınmış Peru’lu Şef Bruno Andres Santa Cruz'un hazırladığı menü, tüm gurmelerin damaklarını çatlatacak cinstendi. Esprili sohbetin hakim olduğu masadaki tüm ikramlar pozitif eleştiriler eşliğinde tadıldı ve sonrasında ‘The Best Roof in Town’ sloganı ile gerçekten şehrin en iyi terası olan ‘16’da tatlı ve meyve eşliğinde eğlenceye devam edildi. Yaz sezonu boyunca müzik, dans, eğlence ve lezzetin bir araya geldiği 16 Roof bu kez ‘Gecce Gurme Kurulu’nu ağırladı! Seçkin isimler menü kartlarını tek tek imzalayarak bu muhteşem gecceyi ölümsüzleştirdiler...

Şehrin merkezinde gerçek bir beş yıldızlı deneyim sunan Swissôtel; İstanbul Boğazı, Anadolu Yakası ve eski İstanbul’u panoramik gören manzarasının yanı sıra menüsünde de dünyanın ilgi odağındaki mutfağı Peru ile Akdeniz’in modern tatlarını aynı çatı altında buluşturmuş.

Bruno Andres Santa Cruz; Lima doğumlu şef, bugünkü kariyerinin ilk adımını 16 yaşında atarak aşçılık eğitimi alıyor. Başarılı bir şef olma yolunda, Peru’nun kuzeyine giderek Peru yemeklerini öğreniyor. Peru mutfağını, “Dünyanın keşfetmesi gereken bir Latin Amerika lezzeti” olarak tanımlayan ünlü şef, hazırladığı tarifleri en özel ve benzersiz sunumlarıyla taçlandırıyor. Peru mutfağında İspanyol etkisinin yanı sıra İtalyan, Japon, Çin, Afrika ve hatta Arap ülkelerinin de etkileri görülüyor. 80’den fazla çeşit iklime sahip Peru’nun bereketli topraklarında çok çeşitli patates, mısır, biber, avokado, kinoa ve şifalı otlar yetişiyor. Bu çeşitlilik ve etkilenilen kültürler, bugünkü Peru mutfağının doğmasına sebep oluyor. Şef Bruno’nun imzasını taşıyan 16 Roof menüsü son derece iddialı!


GECCE GURME KURULU

İşte Türkiye'nin yeme, içme ve eğlence sektörüne yön veren isimler!

Güneri Civaoğlu
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okurken aynı zamanda gazetecilik de yapan Cıvaoğlu, Akis dergisi ve Yeni İstanbul gazetesinde muhabir olarak çalıştı. TRT'nin kuruluşunda sabah haberlerini hazırlayan ekibin başındaydı. Strasbourg Üniversitesi'nde bir süre ekonomi okudu, izleyen yıllarda Tercüman Gazetesi'nin genel yayın yönetmeniydi. Güneş Gazetesi'ni ortağı ve genel yayın yönetmeni olarak kurdu. 1986-1996 yılları arası Sabah Gazetesi'nde köşe yazarı, Show TV nin genel müdürü idi. 1996'dan bu beri Milliyet Gazetesi'nin başyazarıdır.

Ertuğrul Özkök
Ertuğrul Özkök 4 Ağustos 1947'de İzmir'de doğdu. Aslen Bulgaristanlı olan ailesi mübadele sonrası İzmir'e göç etmiş. İzmir Namık Kemal Lisesi ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksekokulu'nda okuyan Özkök, bir yıl TRT'de muhabir olarak çalıştıktan sonra öğretim hayatına Fransa'da İletişim Bilimleri'nde doktora yaparak devam etti. Hacettepe Üniversitesi'nde 1986 yılına kadar öğretim üyesi görevini üstlendikten sonra, Hürriyet Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak 20 yıl görev yaptıktan sonra bu görevi 29 Aralık 2009 tarihinde bıraktı.

Mehmet Yaşin
20 yılı aşkın bir süredir çeşitli gazetelerde muhabirlik, yazı işleri müdürlüğü ve yayın yönetmenliği yaptıktan sonra Atlas dergisini çıkardı. Daha sonra Doğan Dergi Grubu'nda Genel Müdür olarak çalıştı. Daha sonra Doğan Kitap'ı kurdu. Uzun yıllar yayın yönetmenliğini yaptı. Bu süre boyunca birçok genç yazarı okuyucuya tanıttı. Yayıncılıktan sonra CNN Türk televizyonunda 'Yol Üstü Lezzet Durakları' programını yapmaya başladı. Aynı anda Hürriyet gazetesinde, Atlas, Capital gibi dergilerde lezzet yazılar kaleme aldı. Hem gazete, hem sosyal medya hem de televizyonda geniş bir izleyici kitlesine ulaştı.

Ahmet Örs
1942 yılında İstanbul'da doğdu. Gazeteciliğe 1967 yılında Yeni İstanbul gazetesinde başladı. 1981 yılında Hürriyet Gazatesi'ne geçti. Magazin Müdürü olarak sürdürdüğü görevine Hürriyet Dergi Grubu Genel Yayın Müdürü olarak devam etti. Sabah Grubu'na bağlı 1 Numara Hearst Yayıncılık A.Ş'de Genel Müdür Yardımcısı görevindeyken 2001 yılında emekliye ayrıldı. Halen Sabah Gazetesi'nde gurme yazıları yazan Ahmet Örs, mutfak kültürünün vazgeçilmez isimlerinden biridir.

Kenan Erçetingöz
1962 İzmir doğumlu olan Kenan Erçetingöz, 35 yıllık gazeteci. Mimar Sinan Üniversitesi, Endüstri Tasarımı Bölümü’nde okudu. 16 Haziran 1993’te Alem Dergisi’ni yayın hayatına sokarak dergiciliğe adım attı. Ardından Top Secret ve Şamdan dergilerini çıkararak magazin dünyasında yeni bir devrim başlatan Erçetingöz, 2001 yılında gecce.com’u kurdu. Yeme-içme ve eğlence sektörüne ayrı bir önem veriyor. En çok “ödediğim paranın karşılığını aldım” dedirten mekanları seviyor.

Arda Türkmen
Arda Türkmen 1975 doğumlu genç bir girişimci. Lise eğitimini Saint Benoit Fransız Lisesi’nde alan Türkmen, üniversite eğitimini Bilgi Üniversitesi'nde çift dalda yaparak İşletme ve Sahne Gösteri Sanatları bölümlerinden mezun olarak tamamlamıştır. İş hayatına öğrenci turları düzenleyerek başlamış, yine aynı yıllarda yürüttüğü işletmecilik deneyimleri ile yiyecek içecek sektörüne geçiş yapmıştır. 2003 yılının sonlarına doğru kurduğu roka davet isimli catering firmasının ardından Asmalı Mescit'te açtığı Leblon 11 isimli restoranı açmıştır. Asmalı Mescit'te yaşanan masa, sandalye olaylarının ardından mekanı kapatma kararı alan Arda Türkmen'in son gözdesi Forneria. Türkmen aynı zamanda TV8'de yayınlanan Arda'nın Mutfağı programı ile de evlere misafir oluyor.

Yelda İpekli
1967 Ankara doğumlu olan Yelda İpekli işletme eğitiminden sonra stratejik pazarlama ve marka yönetimi konusunda uzmanlaştı. Uluslararası pazarda birçok markaya; farklı pazar konumlandırmaları, müşteri yönetimi ve marka yönetimi konusunda danışmanlık vermektedir. Çin ve Arap yarımadasında uzmanlaşmıştır. Perakende, mağazacılık, moda, lüks tüketim ürünleri, otelcilik ve konut pazarlama ve markalama konusunda uzmandır. "Marka yönetmek için hayatı ve dinamikleri anlamak gerekir" görüşünü benimsemektedir. Dünya trendlerini takip etmenin işinin bir gereği olduğunu düşündüğünden kendisi çok geziyor ve çok okuyor. Uzun süren TV programcılığın yanı sıra uluslararası platformda uzmanlığı konusunda konuşmacı olarak yer alıyor ve birçok yayında yazı yazıyor.

Sermet Severöz
20 Haziran 1969 Ankara’da doğdu. Orta eğitimini Ankara Özel Tevfik Fikret Fransız Lisesi’nde tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünün ardından Ankara Üniversitesi Avrupa Topluluğu bölümünü bitirdi. Mag Dergisi’nde yiyecek-içecek ve gezi yazarlığı ile başlayan kariyeri OK Türkiye Dergisi ile devam etti. Halen Habertürk Gazetesi “life style” köşe yazarlığı yapmaktadır.

Uğur Talayhan
Otelcilik sektöründe 27 yıllık tecrübesi ile, alanında deneyimli Uğur Talayhan aynı zamanda İngiliz vatandaşıdır. Şeflik kariyerine 17 yaşında başlamış olup sonrasında Londra’da 27 yaşında önce Mutfak Şefi ardından Yiyecek & İçecek Müdürü olarak kariyerini ilerletmiş olup sırasıyla Portekiz, Dubai ve Çin’de değişik yöneticilik pozisyonları ile devam etmiştir. Kariyerinin ilk başladığı rotası olan İstanbul’a 21 yıl sonrasında 2017 Haziran ayında geri dönmüştür. Dünya çapında edindiği otelcilik tecrübesini Türkiye’ye dönerek Accor Hotel grubunda değerlendirmek üzere, Türkiye Lüks Markalar, Bölge Başkan Yardımcısı ve Swissôtel The Bosphorus, Istanbul Genel Müdür’lük görevini üstlenerek kariyerine devam etmektedir. Alanında dünya çapında yaptığı girişimler ve başarılarıyla Türkiye’de ilklere imza atmıştır.

Ebru Erke
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliğini bitirdikten sonra doğru beslenme ve sağlıklı yaşam üzerine radyo ve tv programları yapmaya başladı. Uluslar arası geçerliliği olan zeytinyağı organoleptik tadım ve şarap sertifikaları bulunan Erke, farklı dünya mutfaklarının eğitimini aldı. Halen yeme – içme sektöründe yazar kimliği ile bilgi ve birikimini okuyucularıyla paylaşmaktadır.

Dilara Koçak
1994’te Hacettepe Üniv. Beslenme ve Diyetetik Bölümünden mezun oldu. 1999-2004 yıllarında Amerikan Hastanesi’nde Beslenme ve Diyet Bölümü Şefi olarak çalıştı. Koçak, kurduğu MEZURA Kliniği’nde uzman doktor, psikolog ve diyetisyenlerden oluşan ekibiyle hem bireylere hem de kurumlara danışmanlık hizmeti veriyor. Birçok CEO ve holding yönetim kuruluna bireysel beslenme koçluğu yapan Koçak, ABD’de Cleveland Clinic Nutrition Dep. Boston Medical Center, Tufts Univ. Nutrition Dep. Harward U.Children Hsp. Nutrition Det. konusu ile ilgili gözlemler yaparak tecrübelerini güçlendirdi.

Ali Esat Göksel
Güzel Sanatlar Akademisini bitirdi. Mimari eğitiminden sonra Tübingen’de felsefe ve kültür okudu. Mimarlık Fakültesi’nde on yıl öğretim üyesi olarak çalıştı. Mutfak Kültürü konusunda NTV ‘de iki yıl program yaptı. Mutfak Dostları Derneği ve Chaine d’Rotisseurs’İstanbul’un kurucularındandır. Paris’deki İnternational Gastronomie Akademie’nin yöneticilerindendir. Hürriyet-Tempo-Vizyon-Skylife - Sabah Gazetesi ve Food&Travel’de köşe yazarı idi. 2009’dan bu yana HT Gazetesi’nde kültür ve mutfak kültürü konusunda köşe yazarıdır.
Tatlılardan bahsetmek için sabırsızlanıyorum çünkü öyle bir lezzet var ki; ılık olarak servis edilen unsuz ve şekersiz olmasıyla misafirlerinin gözdesi olan çikolatalı kek… Tamamen içerisindeki çikolatadan şekerini alan kekin lezzetini, damağınızda kalan o tadı asla unutamayacaksınız. Kesinlikle acıbir kahve eşliğinde çikolatalı keki denemelisiniz.




29.8.18

Kalbim Calipso'da kaldı!

Kalbi Ege'de kalanlara alternatif doğdu; Kalbiniz de, aklınız da ve en önemlisi mideniz Calipso Ege Mutfağı'nda kalacak...Bostancı – Küçükyalı sahilinde konumlanan Calipso; yeşillikler içinde, huzura açılan yol misali olan girişi ile daha girer girmez misafirlerini mest ediyor. Calipso Fish Ege Mutfağı’na girişiniz nasıl huzur dolu ise emin olun ayrılırken de kat be kat fazlasını hissederek en kısa zamanda tekrar ziyarette bulunmayı isteyeceksiniz. Zaten bir kerede tüm lezzetleri tatmanızın imkansız olduğunu söylememde fayda var. Meze, ara sıcak ve hatta tatlı çeşitlerinin tümünü tatmanız için haftanın her günü 7/24 orada bulunmanız gerekebilir. Tabi ki yine belirtmeliyim ki; menüdeki çeşitlere devamlı yeni lezzetler de eklenmekte yani siz Calipso’nun hızına yetişemezsiniz. İyisi mi kendinize bir iyilik yapın ve ziyaretlerinizi bir rutine bağlayın; iyi ve kaliteli yemek ile huzurun tadını çıkarın.

Calipso’da beni en çok mest edense, kapı girişinde bizleri karşılayan gecce ödül töreni panoları… Küçük bir detay; o panoların önünde fotoğraf çektirip @geccemekan’ı etiketlerseniz, size küçük ikramları olabilir bence :)


Ziya Bey, mekanın ortaklarından… Veli Bey ile birlikte işlerine samimiyetle bağlılar. Menüdeki her lezzet onların tasarımı, mutfakta onlardan habersiz kuş uçmuyor. Bizzat kendileri tüm mutfağa, menüye hakimler ve bu da mekandaki lezzetin sırrını ortaya çıkarıyor. Her şey reçeteli, tarifli özenle hazırlanıyor. "Sürekli gurme turları yaptığını belirten Ziya Bey; ‘Dünyayı geziyoruz, farklı lezzetler deneyimliyoruz. Beğendiğimiz bazı lezzetleri, Türk damak tadıyla yorumlamaya başlıyoruz. Bu özenli süreç sonucunda da takdir gören lezzetler yaratıyoruz.’ diye ekliyor.

Yunan ve İspanyol Mutfağı'nı kendilerine yakın gördüklerini ve sürekli yeni çeşitler eklemek üzere ortağıyla birlikte arge çalışmaları yaptığını ve bu istişareler sırasında damak tatlarını yarıştırırken birbirlerini kıracak noktalara da gelindiğini esprili bir dille anlatıyor.

Mesela Ziya Bey, soğan ve sarımsağın baskın tadını vurgulamak istemezken; Veli Bey bu duruma itiraz ettiğinde orta noktada buluşuluyor ve inanın ki tuz bile eklemenize gerek kalmayan enfes lezzet, muhteşem sunumlarla masanıza geliyor. Alman porselenleri gözümden kaçmadı, tabaklar harika! Calipso Meze tabağını, hem sunumunu görmeniz hem de 9 çeşit mezeyi tadabileceğiniz için denemenizi özellikle tavsiye ederim.


‘Hep aynı insanlara aynı şeyler sunulmaz’ diye belirten Ziya Bey, müşteriye kendini farklı hissettirmek için gerek bizzat gösterdiği ilgisi gerekse her seferinde yenilediği lezzetlerden bahsederken sohbet sırasında sizler için birkaç küçük tarif de alıyoruz.

İddia ediyorum, sosuyla harmanlanmış yeşil salatasının lezzeti bile bambaşka..


Balık Köftesi:
Öncelikle; gözümün önünden gitmeyen lezzetlerden en çok hayran kaldığım Balık Köftesi’nden söz etmek istiyorum. Kendisi genellikle balıkçılarda basit bir ara sıcak olarak tabaklarımıza dağıtılsa da burada başrollerde. Hani öyle artan balıklardan falan yapılmıyor. Şimdiye kadar ızgara, şiş, kavurma olarak karşınıza çıkan Lağos, bu kez köfte olmak için de Calipso mutfağının baş köşesinde yer alıyor. Lağos mutlu, köfte mutlu, biz mutlu daha ne olsun :) Daha ilk lokmada, balıklı bir şey değil direk lezzetli bir balık yediğinizi anlıyorsunuz. Mesela ailelere tavsiyem balık sevmeyen çocuklarınıza köfte niyetine Calipso’nun balık köftesini gönül rahatlığıyla yedirebilir ve balıktan alacağı potasyumu fazlasıyla depolatabilirsiniz…



Levrek marin her yerde yiyoruz ama fesleğen soslu levrek marini denediniz mi? Hani İtalya’nın sahil şeridinde Bari’de limana karşı pesto soslu makarnanızı yerken yudumladığınız şarap var ya işte tam da onun keyfini alacaksınız. Meze ve ara sıcaklarında kullandıkları farklı aromalar safran, pancar, ege otlarının kökleri, ceviz, badem, tarçın, kuşkonmaz, portakal ve yaban mersininin ahenkle dans etmesinden kaynaklanıyor.

Lagos Sarma, üzümlü iç pilav, yaban mersini ve kuşkonmaza sarılı Lagos, mutlaka denemeniz gereken tatlardan.


Tatlıları spesiyal, hiçbir balıkçıda bulamayacağınız spesiyal tatlılar sunuluyor. Biz dondurma ile sunulan hurma tatlısına bayıldık ayrıca diğer tatlı çeşitlerinde de kesinlikle hazır sos ve şeker kullanılmadan hazırlanıyor. Hani klasik helva, irmik tatlısı falan yok. Hatta bana kızmazlarsa bir tatlı sever olarak şunu diyebilirim ki hafta içi yoğunluk olmayan saatlerde çay ve tatlıya gitseniz yeridir :)









15.8.18

Aşk'a geldim!

İstanbul'un merkezinde, muhteşem manzarası ve her ayrıntısıyla merak uyandıran dekorasyonu Kubbe-i Aşk'ta sizi aşk'a getirecek.Kalabalık gruplara özel toplantı salonu, doğum günü ve kutlamalarınız için özel organizasyon alanları bulunan mekanın en önemli özelliği ise çocuklara özel bir oyun odası olması... Emin olun bu civarlarda, çocuklarınızın keyifle vakit geçireceği bir alan hiç düşünülmemiş Kubbe-i aşk'tan başka...
Renkler ile kombine edilmiş mobilyaların görüntüsü, doğu ve batının sentezi gibi sizi kucaklayacak ve hiç ayrılmak istemeyeceksiniz.


Nargile severlere duyurmak isteriz ki; Kubbe-i aşk’da içeceğiniz nargilenin keyfine doyamayacak ve kısa zamanda müdavimi olacaksınız. En güzel aromalı ve en yeni nargileler burada...
İstanbul’a yaraşan güzellikte ve kalitede, en nefis yemeklerin eşsiz sunumunu bir arada bulacağınız bu özel ve güzel yerin yeni lezzetlerinden cheddar peyniri ve garnitürlerle sunulan Dana Lokum'u şiddetle tavsiye ediyorum.


Tarihin merkezinde modern lezzetler ile harmanlanan menüsü ile İstanbul'u doyasıya yaşamak isterseniz mutlaka ziyarette bulunmalısınız.




9.8.18

Etin Jönü ile buluştum!

Gürkan Şef'ten 'Vay vay vay' dedirtecek açıklamalar... 'Dünyaya tekrar gelsem?...'İstanbul'da sakin sakin, uğultu ve kargaşa olmadan lezzetli steak yiyebileceğiniz nezih bir yer arayışındaysanız hiç tereddüt etmeden GÜRKAN ŞEF diyoruz!
Etin jönü, sevimli ve enerjik kişiliğiyle Gürkan Şef'i daha yakından tanımak ister misiniz?
Aslen Denizlili... (Söylemesi yazması biraz garip oldu Denizlilili lili.. :)

Henüz çok genç, 34 yaşında!

İlk restoranını Nişantaşı'nda açtığı ve sonrasında görkemli bir açılışla Etiler'deki şubesiyle zincir haline getirdiği Gürkan Şef markasının sahibi ve tabii ki sempatik yüzü!

Gürkan Şef, diğer etçilerin aksine logosu ile bir marka haline geldi, peki neden sizin yüzünüz ve isminiz?
- Logoma yabancı isimler içeren bir isim ile boynuz görseli koyabilirdim.de tavsiye verenler çok oldu. Ama ben kendi stratejimi kendim belirlerim. Fikir verirler ama ben kendi fikrimi sunar ona göre çalışılmasını isterim. Bunda da öyle oldu. İsmini New York steak koyabilirdim ama ben insanlar şahısla muhatap olsun istedim. Onun yüzünü bilsin, adını bilsin. Sorsun, görsün ve bir güven oluşsun aramızda istedim. Sevdikleri eti seçen, işleyen, pişiren adamı bilsinler istedim. Muhatapları direk benim. Benim yüzüm ile tanıdılar burayı. Güvenilirim, buradayım.

Sosyal Medyada fenomen haline geldiniz. 'Vay vay vay' diyerek başladığınız sunumlarınız, showlarınız yoğun izlenme oranları yakalıyor.

- İnanır mısınız tüm bunları yaparken danıştığım kimse yok. Hiçbir danışmanım yok. Sosyal medya, Tv çekimlerim, programlarım, Youtube videolarımın hepsinin ana temalarını ben oluşturuyorum, ekibimi ben yönlendiriyorum. Benim samimiyetimi seviyorlar, sahte bir şey yok...

Etiler ve Nişantaşı şubelerinden sonra Dubai ve Arap Ülkelerinde de yeni Gürkan Şef'ler açıldı. Kendisini bulmak pek kolay olmuyor. Bu ara yayınlarını çoğunlukla Dubai'den Mekke'den yapıyor. Neden Arap Ülkeleri diye sorduğumda ise ortaklarının arap yatırımcılar olduğunu belirterek;
Ülkemize yatırımcıyı çektim, Gürkan Şef markasına yatırım yaptılar. Aslında kendimi fahri turizm elçisi olarak görüyorum :) Ülkemizin bayrağını Riyad'da, Cizre'de, Abu Dabi'de dalgalandırmak benim için büyük bir mutluluk kaynağı, onur verici...

Hiç boş durmayan, her an gözü misafirlerinde, mutfakta ve efsane lezzetlerini denettirmek için masamızı donatmakta olan Gürkan Şef'e yeni projelerini sorduk ve sürpriz bir haberle geldik!

Yeni marka yolda, geliyor hem de gümbür gümbür geliyor. Aynı anda açılacak şubeler ile burger alanındaki eksikliği 'asado burger'imle gidereceğim. İlk kez siz duyuyorsunuz :) Yeni yılda yeni bir marka geliyor...

Asado Burger: 8 saat ağır ateşte pişen etin en güzel yerrinin kemiklerinden sıyrılmış didik didik halinin özel sos ile hamburger ekmeğinin arasına sarmalanmış hali... Bayıldım. Nefis bir lezzet!

-Dünyaya tekrar gelsem yine bu işi seçerdim net! bir an bile düşünmeden!
Dünya Mutfağı MSA'da Gastronomi okudum sonrasında İtalya'ya gittim; makarna ve pizza eğitimi aldım ama aklımdakinin kalbimdekinin bu olmadığını anladım. Stajımı mezbaada yaptım sonrasında Antalya'da İngiltere diplomalı bir okuldan mezun oldum ve Türkiye'nin ilk diplomalı kasabı oldum.
Et tüketmeyi çok seviyorum. Denizli'den istanbula 12 yıl önce direk tek bir bavulla geldim. Ümraniye'de bir arkadaşımın yanında kaldım. Okudum ve o 'dip' denen kavram varsa ben onu yaşadım, biliyorum ne olduğunu. Bulaşıkçılık da yaptım, iyi ki de yapmışım bulaşıkçımın psikolojisini anlayarabiliyorum. Personelin mutlu olması çok önemli ve ben bunu sağlayabildiğime inanıyorum.

Başarı asla tesadüf değil! Nedir sırrı?
-Yataktan kalktığım an 'bugün de mi işe gideceğim' asla demedim ve demeyeceğim bir işi yapıyorum. Her gün çalışma arkadaşlarıma da bunu diyorum. 'Ben oldum' dediğiniz anda geriye gidersiniz. Hep daha iyisi için hep büyük bir aşkla işe sarılmak gerek, bu yüzden de insanın sevdiği işi yapması gerek!

4.8.18

Huzur veren mekanlar...

Kimisi manzarasıyla kimisi damağınızda bıraktığı o enfes tatla, ya da güler yüzlü ekibi ve göz alıcı dekorasyonuyla sizleri kendine hayran bırakacak...Bu hafta sizlere, birebir tadıp da anlatmak ve önermek istediğim lezzetleri yazıyorum. Tercihiniz ister fast food, isterseniz balık olsun ya da bir brasserie menüsü... Hepsinden kısa kısa sizlere tavsiyelerde bulunduğum seçkin mekanlar ile ilgili detay ve adres bilgilerine www.geccemekan.com'daki üye sayfalarından ulaşabilirsiniz.

VINTAGE BURGER


Bağdat Caddesi üzerinde yer alan, dekorasyonuyla nostaljik rüzgarlar estiren Vintage Burger’ın Mantarlı özel soslu hamburger ve ve nefis soslu sosislisini denedik. Yemeğinizi yedikten sonra veya hazırlık aşamasında beklerken bilardo oynayabileceğiniz gibi nostaljik dekorasyonu ile ilgilenebilirsiniz.
Vintage Burger’ın en önemli özelliği et ve malzemeler ile dolu burgerlerini yerken yemeğinizle birlikte gelen eldivenleri ellerinize geçiriyorsunuz ve kirlenen ellerinizi, dökülen ve bulaşan sosları umursamıyorsunuz.
Bağdat caddesinin, kalabalığın ve karmaşanın, göbeğinde böylesine sakinleştirici ve dingin bir ortama sahip olan Vintage Burger; samimi çalışanları, güzel sunumları, kaliteli hamburgerleri ile farkını ortaya koyuyor.



FENER LOKANTASI


İçinde taş bir fırında bulunan lokantada değirmen unlarından yapılan doğal ekmek çeşitleri, dumanı üstünde sıcacık servis yapılıyor ve Pazar günleri de konuklarına 09.00-13.00 arası kahvaltı sunan Fener Lokantasında yine bu taş fırından çıkan sıcacık çörekler sunuluyor. . En güzel yeri ise tabiki bahçesi. Özellikle şu sıralar mutlaka bir gidin, emin olun bayılacaksınız. Bahçesi üzüm, elma, nar, şeftali, ıhlamur ağaçlarıyla gölgeleniyor. Huzur sonsuz…
Mevsimine göre bulunabilen balık çeşitlerinin yanı sıra, dekorasyonunda yapılan değişikliklerle yenilenen restoranın spesiyalleri, fener kavurma, fener güveci ve kağıtta levrek. Sebzeler Lüleburgaz’dan, domatesler Çanakkale’den, Cunda Adası’ndan zeytinyağı, Kastamonu’dan un



RITZ CARLTON OPEN AIR SPA


The Ritz-Carlton İstanbul, boğaza bakan ve terapi olanakları içeren bir açık hava SPA’sı sunan tek oteldir. Kişi başı 200 TL giriş ücreti ödeyerek tüm imkanlarından faydalanabileceğiniz open air spa, 0-6 yaş arası çocuklar için ücretsiz. 6 – 12 yaş arası %50 indirimli giriş yapabilirler. Akşam saatlerinde düğün ve nişan organizasyonlarının gerçekleştiği alanda üç adet jakuzi bulunuyor ve muhteşem boğaz manzarası seyri ile size huzur dolu dakikalar vaad ediyor. Konukların yararlanabileceği diğer imkanların arasında ayrıca, parıldayan tavanı kapalı yüzme havuzu, jakuzi, sauna, buhar odası, fitness merkezi, 3 jakuzi ve açık hava SPA’da bir dinlenme havuzu var.



S CAFE BRASSERIE


24 Yıldır aralıksız olarak S Cafe’nin mutfağına hakim olan Şef Ramazan Karadeniz’in menüsündeki sunumlar hiç değişmeden lezzetseverler ile buluşuyor. Kendisi müşteriler ile birebir muhatap olurken bizimle de zevkle ilgilendi ve denediğimiz lezzetler ile ilgili detaylı bilgiler paylaştı.
Somon Fümeli Krep Gulaşları, krepe sarılı somonların harika uyumu sizi mest edecek. Özel sosuyla harmanlanmış Buğday Salatası, lezzeti ve hafif kalorisi hanımların gözdesi…

27.7.18

Ah Meos!

Bugün biraz mitolojik hikaye ile acıklı bir aşk hikayesinden bahsetmek istedim. Sonu nereye ve kime varacak okuyun, bakalım…Poseidon’un oğlu Triton’un büyük aşkı Meos…

Babasıyla birlikte denizlerin koruyuculuğunu üstlenen Triton’a intikam tanrıçası Ultio’nun aşık olması Meos ile Triton’un aşkının imkansız hale gelmesine hatta Meos’un sonuna sebep olur…

Hikaye bu ya; Meos, kıyıdan denizi izlerken altı balık üstü insan Triton’un dikkatini çeker. Öyle güzel bir kadındır ki, hayranlık uyandırmaması mümkün olmayan… Beyaz teni, altın sarısı saçları ile ilk görüşte kendine aşık eder…


Tanrılar yasasına aykırı bu aşk, intikam tanrısı Ultio’nun kulağına gidene kadar mutluluk içinde gizlice yaşanır. Bir gün Meos, Triton’a daha yakın olabilmek için kendisini bir balığa dönüştürmesini teklif eder. Bu şekilde ona her an daha yakın olabilecek ve kimse bu aşkı farkedemeyecektir. Triton, Meos'u bir balığa çevirir. Öyle güzel bir balık olur ki, rengarenk, ışıklar saçan… Ultio, kıskançlık krizine girer ve Meos'u gizlice kaçırıp Poseidon'a teslim eder ve yasak aşkı anlatır. Poseidon, oğlunun tanrıların yasalarını çiğnemesine çok sinirlenir ve diğer tanrılar arasında küçük düşeceğini düşünerek; Meos'u; konuşamayan, sıradan gibi görünen ama tadı lezzetli bir balık haline dönüştürür. Bununla da kalmayan Poseidon, oğlunun Meos'u bulmasını engelleyebilmek için asasını yere vurup depremler yaratarak denizleri birbirine karıştırır.

O günden sonra Meos hangi denizdedir bilinmez. Onu diğer balıklardan ayırt etmenin tek lezzetidir, bunu öğrenmenin tek yolu da ona kıyıp tadına bakmaktır. Hasretiyle yanıp tutuşan Triton, ona kıyabilir mi? Kıyamadığı gibi de bir daha asla göremez. Aynı denizlerde birbirlerini bilemeden yüzen aşık balıklar olarak hayatlarını sürdürürler…


Tarih boyunca balıkçılar tuttukları her balığı Meos olarak görürler ve aşkına saygı gösterirler.

İşte bu ismi keşfedip de Meos ile Triton’un imkansız aşkının hatrına saygı duyarak bu isimle açılan bir balıkçı var ki…
İşlerini gerçekten aşk’la yapıyorlar ve sadece müşteriye değil yaptıkları işe de saygı ve sevgiyi sonsuz sunuyorlar…
Meos, Florya’da kebapçıların arasından sıyrılan enfes bir balıkçı!

Bölge olarak daha çok et ve kebap restoranlarının yer aldığı Florya’da kısa zaman önce muhteşem manzarası ve organik lezzetleri ile açık ara fark atan bir balıkçı…


Kendi arazilerinde yetiştirdikleri zeytinlerden elde ettikleri zeytinyağı ile hazırlanan mezeler, Cunda’dan gelen sebzeler ile İstanbul’da Ege lezzetlerinin tadına varabilirsiniz.

Çocuklu ailelerin rahatlıkla oyun ablalı çocuk oyun odasına çocuklarını emanet edecekleri Meos’ta; balık köftesi, levrek pane ve karides mantısı gibi lezzetleri çocuklar için lezzetli birer alternatif olacaktır. Ayrıca size küçük bir tüyo; yemeği zor yiyen çocuklarınız için ‘bak uçak geçiyor, aç ağzını’ demenin tam da yeri. Çünkü gerçekten uçakların geçiyor.

Yalnızca Ege’deki balıkçılarda tadabileceğiniz sıcak ot lezzetleri, Girit kabağı ve organik Ege ürünleri muhteşem manzara eşliğinde sıcak, samimi ve özverili ekibin ellerinden sunuluyor.

Ayrıca haftasonu serpme olarak sunulan kahvaltıları da dillere destan… Neden mi? Market ürünleri değil de o yüzden… Hepsi tamamen organik ve Ege’den, tarladan... Börekler, çörekler ve kahvaltılıklarla kahvaltı sefası sürebilirsiniz…


Denizin havasını içinize çekerken, manzaraya karşı rakınızı yudumlayabilir ve dostlarınızı evinizde ağırlıyormuş gibi rahat olabilirsiniz çünkü burada müşteri değil misafir gibi ağırlanıyor olacağınızdan emin olabilirsiniz.

Meos’un kaliteli manzarası ve lezzetli yemeklerinin yanı sıra burada sağlanabilecek etkinlik ve davetler ile ilgili bizlerle de iletişime geçebileceğiniz gibi bayanlara özel günler, arkadaş toplantıları, doğum günleri ve iş toplantıları gerçekleştirebilirsiniz…




Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...