17.2.12

46 to 64 :) 1 Şişkoluk masalı :)

Hamileydim, Doğurdum, Büyüttüm şimdi yiyorum eskisi gibi :)

Simsim büyüdü ya! Nereye koysan kaynaşır vaziyette :) Sosyal kelebeğim; abi, abla, bebek, büyük, küçük, balık, kedi herkesle iletişim peşinde; dolayısıyla da biz kendimizi lezzet avcılığına adamış durumdayız! :)

İyi mi kötü mü diye sorarsanız.

Yorumlarıyla size 3 mekan yazıcam. 3'ünü de denemenizi tavsiye edicem ve sizi kilolarınızla başbaşa bırakıcam :)

Biz Simsim'siz yemek organizasyonlarımızı arttırdığımızdan beri kilolar gram gram etimize budumuza parmaklarımıza kadar yapışır oldu!

Bugün itibariyle rejime başladık.

Yani en azından evde mutfak giriş - çıkışları azaltıldı.

Malzeme alımı durduruldu.

Dışarda yemek yemek yerine 'ne yapacağız'a henüz karar verilmemiş olsa da yemekten haz alma duygumuzu bastırmaya çalışmaya karar verdik!?!

Benim için 'az yemek' ya da 'yemek seçmek' çok zor.

Çünkü Simsim'e yemek yedirdikten sonra kalan artık yemekleri yerken buluyorum kendimi.

Ya da ben yemek yediğimde canı yemek yemek isteyen bir çocuğum var desem!?! :)
Dolayısıyla sürekli bi yemek yeme - yapma durumu söz konusu... Ben nasıl rejim yaparım ki! :(

Şöyle bi kilo hesabı yapıyorum, gayet açık seçik. Buyrun!

Hamile kaldığımda 58.5 kiloydum. İlk 3 ay sonunda 56 kiloya düştüm. 64 kiloyla doğurdum. Doğumun 40. gününde 53.5 kiloya düştüm!

Şu an mı? Hamileliğimin 6. ayındaki gibi bir göbeğe ve kiloya sahibim!?!
Ben 2005'ten beri sürekli kilo alan ve veren bi tip oldum.

O zamana kadar 46 -50 Kg arasında dolaşmaktaydım.

Ne olduysa Haso'nun Malatya yemekleriyle tanışmamla oldu :)

Bulgurun o çeşit çeşit halleri ve tereyağıyla tanışınca benim gözlerim ve midem bayram ederke karşımdakilerin gözleri bayram etmememeye başladı, göz zevklerini bozar oldum :))))

Yardım edin! Yine Şişko oluyorum!!!!!!!!!! :)

11.2.12

Gamze AKBAŞ!

Söz yok söyleyecek!

Gamze'nin kişisel bloğu:
http://atakan310309.wordpress.com/

ve ilik donörü nasıl olunur'la ilgili:
http://gamzeakbas.blogspot.com/

Allah minik kuzuna bağışlasın onu!

Allah hepimize 'SAĞLIK' versin herşeyden önce!

Şu günlerde gözümün önünde babamın sağlığını nasıl kaybettiğini izlerken yaşadığım moral kaybı ile benimle aynı yaştaki Gamze'nin minik yavrusuna ve eşine, eşinin ona yazdığı yazıları okumak ve şu an Okan Bayülgen'de onun sesini duymak 'SAĞLIK' kavramını ne kadar arka planda tuttuğumuzu ve ancak başımıza kötü bir şey geldiğinde dile getirdiğimizi hatırlattı.

Hep farkında olalım. Kaybetmeden 'SAĞLIĞIMIZIN' kıymetini bilelim.

Ne yönetilemeyen devletin, değişen düzenin, açığın, kapalının, dinlerin, ırkların, kötü bakan gözlerin, kötü konuşan dillerin, başarılamayan işlerin, kötü olmuş yemeklerin, küskünlüklerin, dedikoduların hiçbir şeyin ve hiçkimsenin önemi yok!

Allah sadece SAĞLIK versin. Sağlıklı olduktan sonra sevdiklerimle dağda da olsa bir yudum su bir yudum ekmekle yaşarım demeyi bilelim hırsları bir kenara bırakıp!

ve bencilliği de bir kenara bırakalım 'başımıza gelince' değil 'gelmeden' Gamze'ye ve onun gibi destek bekleyenlere bizzat yardım eli uzatarak işe başlayalım.

O derneği, bu derneği, Turkcell, hacı, hoca, bilmemkim vasıtasıyla değil kendi elinizle yardım edin!

Bir senedir babamın durumu ile ilgili hastanelere oldukça yakınken yarın da refakatçi olarak yanında bulunduğum süre içerisinde yapacağım ilk şey Gamze ve eğer uymassa diğer ilik nakli ihtiyacı olanlar için ne yapmak gerekiyorsa bir adım atmak!

Lafta, okumakta kalmasın. Onun yazılarını okuduğunuzda duygularınız gözyaşlarınızla birlikte akıp gitmesin siz de bir adım atın.

Parmağınızla tuşlayarak ya da düzenli olarak 'çocuk okutmak' adı altında kime yardım ettiğinizi bilmeden gönderdiğiniz paralara ihtiyaç yok!

Hadi....

30.1.12

Sevgi Kelebeğim :)

Çok sık yazamıyorum.

Ya yazmak istediğim an bilgisayarı ele geçiremiyorum ya da bu zamana kadar kaldığım uykusuzlukların öcünü alır gibi bol bol uykuya vakit ayırıyor ve yazamıyorum :)

Simsim'le aramız pek iyi. Çünkü artık bensiz, babasız sevdikleriyle vakit geçirebilen kocaman 1 çocuk oldu :)

Bunun sonuçları çok iyi olmadı.

Anne kilo aldı; rahata erince ilk işim kilo almak :)

Baba sigaraya başladı; gittiğimiz yerlerde 'du 1 sigara yakıyım' derken yeniden sigaranın eline düştü :(

Dönüp dönüp kendimize şaşar olduk; dışarı çıkmaya can atan biz; 'yine mi dışarı çıkıcaz' diyip gezicek yer bulamaz  ve Simsim'le gezmeyi özler olduk:)

Derdini anlatabildiği için çığlıklarımız son buldu.

Masada otururken o minik elini çenesine yaslaması, kollarını bağlayarak oturup bacak bacak üstüne atmasına bayılmaktayım.

Gezmelerimiz tam bir komedi. Ben peşinden gidiyorum. O önde, koluna çantasını takmış, minik bebekli bebek arabasını sürerken tanıyanlar bu havasına şaşıp kalıyor.

Ev ziyaretlerimizde bizden biri ama sokakta bizi tanımayan havalı bi genç kız modlarında :)

Her hafta görüşüp kendimizce oyun grubu oluşturduğumuz arkadaşı Çınar'ı öpücüklere boğmakta.

Bizim iki anne olaraksa tek derdimiz 'oyuncak paylaşamama' durumları.

Ortada dandik bir oyuncak ve çığlıklar içinde deliren iki çocuğa bakakalıyoruz çoğu zaman.

Çınar'ımız erkek adam ya 'pat' diye simrenin kafasına vurmak üzere ya da saçına yapışmış yakalıyoruz :)

Bu durumda da pedagoglarımızdan yardım alıyoruz iki taraflı.

Araya girin, engel olun diyolar; perişanlık yaşıyoruz :)

Simre de Çınar'a karşılık versin o da onun saçını çeksin ki 'vurduğumda vururlar'ı anlasın Çınar, Simre de karşılık vermeyi bilsin diyorlar; tamam diyoruz Simre ısrarla 'hadi sen de saçını çek' dediğimizde Çınar'ı seviyor, okşuyor, öpüyor :)

Sevgi pıtırcığı kızım saçı başı yolunsa da o sırada yüzünü buruşturuyor ama hemen arkasında Şıı Şııı diye Çınar'a sevgi kelebekliği yapıyor :)

Yeni çözümü ben buldum; bi dahaki sefere hiç oyuncak bulundurmayıp 'oyuncak paylaşamama' sorununu çözücez, bakalım sonuçlar ne olucak :)

21.12.11

Süt out kefir in!

Doktorlar bangır bangır bağırıyolar süt vermeyin diye...

Herkes şokta!

Daha şekerli su, pekmezli emzik, ballı süt, nutella, şeker vermemeye alışamamışken şoka giriyor anneler her yeni günde :)

Bebek ve çocuk beslenmesi çok basit aslında!

Şimdi özen gösterin, sonrasında hastalıklarda kendinizi suçlamayın.

Bence sakin kafa düşünün...

Liste yapın, ona uyun. Her gün bebeğin alması gerekenleri verin, sonra da ne veriyosanız verin.

Ama 'ne veriyosanız verin' işini alması gereken gıda, vitamin vs'den önce yapmayın...

İlk 6 ay 'anne sütü' herşey onda saklı!

Sonrasında ek gıdayla 'tanıştırma' %80 anne sütü devam.

10 aylıktan itibaren de kemik suyu, et suyu, et püresi, kereviz, ıspanak karışımı çorbası, ekmeksiz kuzu kıymalı köftesi, tuzsuz şekersiz az pütürlü mamaları...

Şeker mi alması gerek? Dut kurusu, kayısı, meyve pestilleri, meyve'den gayet güzel alabilir.

Süt olarak en sağlıklısı 'anne sütü' hala emzirmekteyim, sabah kahvaltısı sütünü sağlayan inek benim!

Market sütleri içtiğinde 'ohhh' diyemiyorum, tedirginim. Ne nedir, içinde ne vardır belli değil!

Ananesinin yaptığı, buzluğumuzu sıkça dolduran ve bi hızla da boşaltan et sularını tükettiğinde 'ohh' diyorum!

Parmaklarını yalayarak yiyor, etin özünü alıyor...

ve yapması çok basit iri köfteleri hapır hupur yediğinde bugünkü 'alması gerekeni' aldı diyor ve yumurta, meyvelere, kefirlere, kuru meyvelere açıyorum kapıları :)

Ekmeğimiz de tek çeşit 'halk ekmek altın çörek' elimizde daima! :)

Planlı olmak çok işe yarıyor, boğazından geçenleri sayıyorum adeta!

Azmime hayranım...

Süt içirmiyor değilim, meyve suyu almaktansa marketten süt yanına da meyve kurusu alıveriyor, sokakta uykuya dalmasına yardımcı oluyorum...

ama işte Tvler söylemeden çok önce ben evde kefir yapmakla uğraşıyordum! Kefir in, süt out :)

11.12.11

Biberon & Emzik luv u! :)

Kendimize 2. çocuk değil de Simsim'e kardeş düşünmekteyim yalan değil!

ama vakit var çokça :)

Yeni aralıksız uyumaya başladım.

Yani aralıksız derken sabaha kadar deliksiz uyuyor değilim, 9 buçukta mesaim bitiyor ve sabah 5 buçukta ayaktayız :)

Sabaha kadar aralıksız uyuyan çocuklar varmış!?!

Bizim en iyi halimiz 3,5 saatte bir kalktığımız ve şimdiki halimiz!!

Çocuktan çocuğa fark var. Bizimkinin yaşayacağı, keşfedeceği ve paylaşacağı çok şey var!

Oyunbaz lokum cinsi bu :)

Şimdiiiiiii şartlarım şöyle...

Simsim'e kendimi çok feda ettim!

Tamam tabiki yine beslenmeye dikkat edicez, organik olucaz ama bazı yardımcılarımızı seve seve kabul edicez.

Mesela Emzik!! Doğal anneyim ya; Denerken içimizden 'Allah'ım nolur istemesin, almasın' diye dua etmicez, tam tersini edicez ki kendimizi emzik olarak kullandırtmayalım zira 1 çocuk 40 emzik eskitiyor, ben baya eskidim :)

Biberon!! Biberon vermedik, alıştırmadık. Niye? Memeyi sakın bırakmasın diye, bırakmaz bırakmaz bence! Ah be çocuk 2 yaşına geliyosun, asılı kaldın :) Biberona alışsın ki ben ona kendimi değil sütümü bırakıyım biraz kaçıveriyim :)

Başka isteğim yok, pişmanlığım yok, herşeyden memnumum, kızımı çok seviyorum!

Feda ettiklerim onun cefa çekmemesi için ama şu iki şey 'biberon ve emzik' beni kurtaracak!

7.12.11

Evlat edineydik keşke :)

Kendi şartlarımla ve kendi gücümle aslan gibi 1 kız büyüttüm!

Haso'dan başka kimse diyemez ki birlikte büyüttük, yardım ettik, baktık vs.

Sadece Pazar günlerini çalıştıkları halde bizce Simsim'e 'feda' eden, onlara göre de eğlencesi garantili bir güne bilet alan  teyzesi ve eniştesi vardı yanımızda...

Tek istediğim 'anneliğimin' kutlanması ve 'nasıl istersin, ne istersin, nasıl yapalım istersin' diye sayılmaktı.

Ya yardım etmek istemediler, ya da kendi şartlarıyla etmek istediler yoksa da olay, surat, taciz vs..

Hem lohusayken yeni tanıştığım kızımla hem de bir yığın suratla uğraştım..

Kimse üstümden yük almayı düşünmedi, bi taraf hak iddia etti. 'bizde böyle'ler başladı.

Bi tarafsa 'işim var, ben karışmam' diyerek karışmamak işini abarttı.

Babam zaten komik adam; işi düşerse 'canım kızım'sındır, yok eğer mutluysa 'bas bas paraları' modundaysa bi tek 'incilay' yeter! :)

Benim nasıl biri olduğumu herkes bilir, saygılıyım, uyumluyum, sevgi doluyum.

Biz çocuğumuzu doktorumuz Gökhan Mamur ile birlikte kanıtlanmış tıbbi bilgiler ışığında büyütmeye karar verdik ilk günde.

ama buna karşı çıkan, kendi tecrübelerinde inat eden, bizim kararımıza saygı duymalarını beklediğimiz ama en zayıf anımda lohusalığımda olay çıkaran insanlar bir gün anlayacaklardır hatalarını...

Gerçi her bebek doğuranın başına da aynı tarz olayların geldiğini forumlarda bol bol okudum. Bunun adı 'kaynana lohusası'ymış.

Hadi onca acıyla doğum yapan, sonra uykusuzlukla gecelerini feda eden anne alttan alacak durumda değil de o kaynana neden alttan almaz, büyük olduğunu göstermez de hem oğlunu üzer, hem kızı?

En mutlu günlerimde ve en zayıf anlarımda beni allak bullak eden, hatta mümkünse 'boşanalım da hakimiyet kurabilecekleri bir zavallı alınsın rahat edilsin' diye düşünenler kendi içlerinde bana yaşattıklarını yaşasınlar göreyim yeter. Görmüşlüğüm de var zaten...

Biz severek evlendik, seviyoruz birbirimizi... Birbirimizden kaynaklı tek bir sorun yaşamadık... ve birbirimizi sevdiğimiz için planlı bir zamana planla büyüteceğimiz bir 'simsim' yaptık...

Sokaktan geçenlerin Simsim uğruna evime gelmek istemesine 'hayır' diyemeyen ben; kimsenin ayağını kesecek biri değilim.

Ama maalesef itaat edilmeyi şart koşanlar çok kolay ayaklarını kesiyorlar; güya çok sevdikleri, değer verdikleri Simsim'den.

Sevgi nasıl bir şey biliyor musunuz?

Ablam ve eniştem gibi burnunuzda tütmesi gerek, 15 senedir beni evden cepten arayıp da sohbet etmemiş eniştemin ablamdan ayrı özel olarak araması demek, yağmurda çamurda Göktürk yollarından Kumburgaz'a gelmek demek.

Komşularımız gibi kokusunu özledik, bi koklayıp gidicez demek.

Sinem gibi sabah gözünü açtığında uykulu hali için kapıyı tıklatmak demek.

arkadaşlarım gibi en tepemin attığı anda 'sen ver, ben uyuturum kuzumu' demek..

Sevgi; kendinden, işinden ve egolarından fedakarlık edip 'onsuz yapamamak' demek.

Biz bilseydik eğer biri torun bakmaktan kaçacak, randevulu ayda bir yalvar yakar görüşülecek, biri de 'ben ne dersem o olacak olmazsa da kızımı kocamı üstünüze salar gerekirse kendi açığımızı kapatmak için iftiralar atar küfür kıyamet taciz ederiz' durumları olacak; kendimize en baştan anneler, kardeşler ve babalar evlat edinirdik!

Kadınları sevmiyorum, hemcinslerim ama cidden cinsler!

Kendi özelimi deşifre eden bu yazıyı niye mi yazdım, Ayşe Arman'a özendiğimden değil. Gerçi Kenan Erçetingöz; Ayşe Arman yazar mı ki, sen ondan iyi yazar olursun' demişti :)

Yazdım çünkü yanlış bilinmesin, yanlış anlatılmasın. yapılmışlara, edilmiş küfürlere rağmen küçükleri es geçip!!! büyükleri davet etmişliğim var.

Ama işte dedim ya sevgi 'fedakarlık' ister! Şartla sevgi olmaz!

Hele ki kendi içindeki 'iç savaşı' bana mal etmeye çalışmakla hiç olmaz. O iç savaş benden önce de vardı, hem de her an, her dakika...

Ben ablama 'salak' bile diyememişim ki (buraya yazarken bile garip geldi, utandım) küfüre ne hacet!! Ben küfür ve çeşitlerini evlendikten sonra duyar oldum!

Benimle ilgili tek fark 'benim karakterim kavga, küfür, saygısızlık hazmedemiyor. Kapıyı çarpıp, duvarları tekmeleyip canım - cicim yapmam hiç 1 şey olmamış gibi..'

1  Şey oldu çünkü!

Sonuç olarak öyle ya da böyle 40 günlükten beri; 7/24 her konuda sadece babasıyla yardımlaşarak Simsim'i 20 aylık yaptık!

11.11.11

kısa 1 not :)

Simsim 8 aylıkken yazmışım kenara :) Delirdiğim 1 anda! :)

Deliksiz uyuyabilmek, dışarı çıkmak için sadece kendimi giydirmek, uzun uzun saçlarımı taramak, arabadan inerken sadece çantamı koluma takıp kapıyı kapamak, market arabasıyla saatlerce turlamak, alışveriş merkezlerinde tuvalete girebilmek, sinemaya gidebilmek, akşam eve geldiğimde gezmekten yoruldum diyip uzanabilmek, mutfakta ellerim hamur içinde mantı, börek yapabilmek, gün içinde 'ay uyumuşum' diyip uyuyakalabilmek, deniz kenarında soğukta bi başıma yürüyebilmek...

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...