28.2.11

Tekrar buralarda olamadık...

Tekrar buralardayız dedikten kısa bir süre sonra babam tekrar rahatsızlandı ve bu kez de 3 hafta Amerikan Hastanesi'nde konakladık...

Tatsız, tutsuz haberler ve olayları bir kenara bırakıp bloğuma geri dönme kararı aldım.

Simsim'i tüm merak edenler için yeniden geliyoruz! :)

19.1.11

Tekrar buralardayız! :)

Babam önemli bir rahatsızlık geçirdi. Ben de kangurumda Simre, International koridorlarında geziniverdim 7 gün boyunca...

Malum, Simoti ve ben yapışık ikizleriz. O nerede ben orada! :)

Hemşire ve doktorlar bile rahatlığımıza ve uyumumuza inanamadı, çok şükür enfeksiyon, mikrop vs. kapmadan hastane serüvenimizi sonlandırdık.

Bu arada Acıbadem Hastanesi fobisi olan ben kan kardeşi International'dan da bu süre içinde nefret ettim özellikle sevgili Malatyalı Kadın doğum doktoru başhekimi ile muhatap olduktan sonra!

Eminim onlar da benden kurtulduklarına pek mutlu olmuşlardır :)

Stres, hastalık ve yorgunluk dolu günlerden sonra babam bakımı için bir süre benimle kaldı...

İki çocuklu!?! günlerde bloğuma hiç giremedim...

Halbuki sizlere Simoti ile ek gıda serüvenlerimiz, gezmelerimiz, bayramlarımız, ilk 'ba-ba'larımız, üstüme alındığım 'ma-ma'larımız :), uyku düzenlerimiz, öksürük numalarımız, tükürmelerimiz, kahkaha komalarına girmelerimiz, alkışlamalarımız, 6. ayda oturmamız, 7.. ayda emeklememiz 8. ayda sıralamamız (koltuğa tutunup yan yan yürümek), kendi kendine yemek yeme heveslerimizden bahsedecektim bol bol :)

ama yavaş yavaş sıra bunlara da gelecek, bizi izleyin :)

22.10.10

Kısa bir ara...

Günlerdir hastanelerde koşuşturma içerisindeyim.

Simo'yla birlikte dedesine bakar, International'da konaklar olduk. Allah'tan evimiz yakın ama ek gıdaları aksattık :(

Yazı yazamıyorum, tüm Simoti hayranları için kısa bir ara rica ediyorum...

2.10.10

Leileo'lu anne ve Tütü'lü bebek podyumdaydı! :)

Küçükken tam 1 sosyal kelebektim. Annemi peşimde az koşturmadım... Bale, modern dans, folklor, koro, solo koserler, tiyatro gösterileri, televizyon söyleşileri, radyo dj'liği gibi birbirinden alakasız bir sürü şeye atladım zıpladım :)

Her etkinlik öncesi gece uykularım defalarca bölünürdü, doğru düzgün uyuyamazdım, hep yatmadan önce ertesi günü düşünürdüm; 'nasıl olacak, ne giysem, tam olarak saat kaçta çıksak, oraya gidince neler olucak, nasıl geçicek'

'Emzirme Haftası Etkinlikleri'ne katılma konusunda bir an bile düşünmedim! Kazık kadar oldum, oturayım evimde diye hiç düşünmedim...

ve Simre'nin de o gece uykuları defalarca bölündü! :( Sürekli uyandı ve kafa üstü emekleme çalışmaları yaptı!!! Tabi benim de uykum paramparça oldu :(((

Defileyi duyduğum an yüreğim hop hopladı... Leileo emzirme kıyafetlerinde gözüm vardı, her an bir 'tık'la sipariş vermek niyetindeydim ama gidip yerinde görmek istiyordum, fırsat yaratmaya çalışıyordum.

Emzirme haftası etkinliklerine katılmakla, hem Leileo'nun ürünlerinden birini defilede sunmak ve böylece ürünü çok çok çok yakından tanıyabilme fırsatı yakalamış olacaktım hem de Simoti'mle şahane bir anımız olacaktı :)

O yüzden hiç düşünmeden, 'emziren anneler' grubundaki mankenlik teklifine Leileo'nun yaratıcısı Zeynep'le mailleşerek atladım!

Daha mailleşirken ne kadar doğru bir şeye adım atmakta olduğumu anladım. Zeynep; henüz 3 aylık olan bebeği (markası) Leileo için çok heyecanlıydı ve bir o kadar da samimi, içten ve sıcaktı detayları paylaşırken :)

Turkuaz rengi bir emzirme t-shirt'ü benim için seçmişlerdi. Altına herkesin bütün olabilmesi için kot ve babet giyilecekti.

Bebeklerimiz kucağımızda yürüyüş yapacaktık, onları da istediğimiz gibi giydirebileceğimizi öğrenince;

2 gün öncesinde; zaten ne kadardır giydirip de fotoğraflamak istediğim 'tütü' yapmak fikri aklıma geldi...

Tabii hemen annemin maharetli ellerinden yardım istedim. Ne renk olsun diye düşünürken, giyeceğim t-shirt'le aynı olsun dedik ve hemen yapımına giriştik...

Kabarık kabarık şahane turkuaz renkli bir tütü yaptık, üzerine de evde bulunan uyumlu bir t-shirt'ü giydirdik. Süper oldu!

ama oraya gittiğimde; bir an giydirmesem mi diye düşündüm.

Tüm bebekler çok doğaldı ve o doğallığı bozmak istemedim. Bi de modacının sergilenecek ürününü taşıyacaktım ve ön planda o olmalıydı, onu da tütülerle kapatmak yanlış olur gibi geldi o an...

Çantamın içinde tütü bana ben tütüye bakarken, bir de annemin gece yarılarına kadar o büzdüğümüz tülleri birleştirmek için harcadığı emek geldi aklıma...

ama yine de giydirmeme kararı aldığım bir anda yanıma organizasyondan (ismini hatırlayamadığım için üzgünüm) birisi geldi ve tütüyü görür görmez 'kesinlikle giydirmelisin' dedi...

Vazgeçtim giydirmekten dediğimdeyse, Simre'yi aldı ve bizzat kendi giydirdi bayıla bayıla :)

Giyinme odasından çıktığımızdaysa diğer anneler ve basının fotoğraf isteklerine yetişemez olduk :)))

Tütülü bebek pek 1 meşhur oldu! :)

Biz organizasyonu yapanları, Zeynep'i, koreograf Banu Noyan'ı (her ne kadar izlesem ve dinlesem de nerde duracağımı ve bakacağımı unuttum :)), defilede karşılaştığımız yoga hocam Başak'ı ve orda tanıştığım ama telaş, sıcak, heyacandan isimlerimizi alamadığımız anneleri çok sevdik!

Zeynep, tanıttığımız t-shirt'leri bizlere hediye etti. Çok Çok Çok sevindik şimdi çantamızda onunla geziyoruz! :)

Bu arada fotoğraf makinemizin azizliğine uğradık ve elimizde hiç fotoğrafımız yok desem!!!

Şimdi blog blog geziyoruz, basını tarıyoruz fotoğraflarımızı toplamaya çalışıyoruz, 1 yardım edip elimizden tutan olur da bizi fotoğraf ve videoyla donatırlarsa çoooooooooooooooook mutlu oluruz :))

1 Ekim itibariyle başlayan emzirme haftamız kutlu olsun, sütümüz bol olsun!!!

28.9.10

Analı kızlı manken olucaz :)


1 Ekim Cuma günü Lansinoh'un emzirme haftası etkinliklerinde Leileo anne - bebek giyim markasının mankenleri olucaz Nişantaşı City's'de :)

Ben diyorum ki bunun sonu hiç iyi değil, podyumlardan sonra da bir albüm yaparız artık...

Bizim adımızdan belli, yıldızımız çok tepelerde! Babamız çooooooooook peşimizde koşucak çok!!! :)

'her damlası altın 'anne sütü'' yazılı afişi gördüğümden beri yüreğim pır pır!

6. ayına girmek üzere olan bebeğimle ek gıdaya geçesim gelmiyor :)))

Şaka bir yana; Emzirme reformunu başlatan iki blogcu annenin, kısa bir sürede bu kadar yol alması süper üstü!

Hayranlıkla izlemekle kalmıyor, gerçekten destekliyorum!!!

Diyeceksiniz ki 'emzirmeye ne kadar taktın' ama yaşayınca görüceksiniz;

1 deri 1 kemik doğan bebeğiniz;
arkadaşlarımızın tabiriyle 'Michellin lastikleri' kıvamındaki kollara kavuşunca,
aranızdaki iletişimin emzirirken ne kadar güçlendiğini farkedince,
ve emerken 'luk luk luk' sesleriyle ayaklarını havaya dikerkenki halini görünce siz de emzirmekten vazgeçemeyeceksiniz!!!

Üşenmeyin emzirin!
Mama ver diyenlere bakmayın azmedin!
Aslında sütünüz hazır sadece sizden işaret bekliyor!

emzirme haftası etkinlikleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler için; http://www.leileo.com/ / http://www.lansinoh.com/ / http://www.e-bebek.com/

20.9.10

Emzirme Reformu Manifestosu!

İki blog sahibi annenin sonsuz desteklediğim girişimine bloğumda yer vermek istedim...
http://blogcuanne.com/ ve http://calisangebe.com/


Eşim de 'öncelikli olarak bebeğin karnının doymasına destek verenlerden'...

Maalesef arabanın içinde emzirirken (emzirme örtüsüyle) park alanında 'belki açılır da görürüz' şeklinde bakan; muhtemelen bebekken anneleri tarafından emzirildiklerinden bihaber adamlara karşı gardımızı, hem eşimin hem de benim arabalarımızın camlarını karartarak önlem aldık...

Onlara; 'senin annen de seni böyle emzirdi' diye çıkışmak geliyor içimden ama karşılığında da; 'benim annem, sokaklarda senin gibi  fıldır fıldır gezmedi, kırdı belini oturdu evinde' diyeceklerini biliyorum!

Kusura bakmayın ama 'Geziyorum Öyleyse Varım' :)

-----------------------------------------------------------------

EMZİRME REFORMU MANİFESTOSU

Anne sütü, bir bebeğin alabileceği en iyi besindir.

Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmelerini, daha sonrasında ise ek gıdalarla desteklenerek en az iki sene boyunca emzirilmelerini önermektedir.

T.C. Sağlık Bakanlığı da Dünya Sağlık Örgütü’nün bu önerisini dikkate alarak “ilk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımını benimsemektedir.

“İlk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımının uygulanmasında ve annelerin bebeklerini istedikleri gibi emzirmeleri konusunda gerek iş hayatında, gerekse toplumsal hayatta sorunlar yaşanmaktadır. Şöyle ki:

İş Hayatında:
• Çalışan annelerin yaşadığı sıkıntıların başında süt izninin gereği gibi kullanımı gelmektedir. Yasaya göre, bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilen anne, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Bu madde, iş yasasında teminat altında olmasına rağmen uygulamadan kaynaklı sorunlar yaşanmakta, çalışan anneler süt izinlerini hakları doğrultusunda kullanamamaktadır. Bu sorunlar iş yerinin bakanlık müfettişleri tarafından denetlenmesi ile düzeltilebilir.
• Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” politikasıyla Çalışma Bakanlığı’nın çalışan annelere sağladığı 4 aylık doğum izni birbiriyle çelişmektedir. Birçok anne bebeği henüz iki-iki buçuk aylıkken çalışmaya geri dönmek durumunda kalmakta ve işyerinde sütünü gereği gibi sağamadığı için sütü azalarak kesilmektedir. Bu yanlışlık bir an önce giderilmeli, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” uygulamasını destekler hale getirilmelidir.
• Ülkemizde doğum izni konusunda ciddi değişikliklere ihtiyaç vardır. Birçok çalışan anne doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 olmak üzere, toplamda 16 haftalık ücretli doğum izni kullanabilmekte, doğumdan önceki izninin beş haftasını doğum sonrasına aktarabildiği takdirde bile bebeği henüz gün boyu meme emmesi gereken durumda olmasına rağmen işe geri dönmek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla oldukça yetersiz kalan hali hazırdaki doğumdan sonraki 8 haftalık ücretli doğum izni en az 6 aya çıkarılmalıdır.
• Doğum sonrası ücretsiz izin konusunda özellikle de özel sektörde çalışan anneler zorluk yaşamakta, annenin ücretsiz izin isteğine kötü bakılmakta, hatta işten çıkarma sebebi olarak bile görülebilmektedir. Dolayısıyla ücretsiz izin konusunda da ciddi değişiklikler yapılmalı, doğum sonrası ücretsiz izin en az iki seneye çıkarılmalı ve özel sektör çalışanları da, kamu çalışanları gibi rahatlıkla ücretsiz izin kullanabilmelidir.
• “Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, Madde 15’e göre, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.” Yine aynı yönetmelik, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması”nın zorunlu olduğunu, yurt açma yükümlülüğünde olan işverenlerin yurt içinde anaokulu da açmak zorunda olduğunu belirtmektedir. Bu maddeler yürürlüğe konmalıdır.
• Aynı yönetmeliğe göre, emziren işçi doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamaz. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, altı aylık süreden sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılamaz. Bu maddelere de uygulamada sadık kalınmalı, emziren anneler gece çalıştırılmamalı, vardiyalı çalışmaya zorlanmamalıdır.
• Emziren anneler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır. Bu, kanun gereği böyledir.
• Hiçbir çalışan anneye çocuğunu emzirdiği ve süt izni kullandığı için işyerinde “mobbing” uygulanmamalıdır. Annenin süt iznini kullanacağı saatlere kasti olarak acil toplantılar, “o dakika bitirilmesi gereken işler” denk getirilmemelidir. Anne, fazla mesai yapması için zorlanmamalı, işini kaybetme tehdidiyle süt iznini kullanması engellenmemelidir.
• Hiçbir çalışan anne emzirdiği için, süt iznini kullandığı için işinden çıkartılmamalıdır.

• Çalışan bir annenin süt iznini kullanıyor olması performansının düşük olduğu anlamına getirilmemelidir. Annenin işyerinde bulunduğu saatlerdeki performansı, diğer çalışanların performans değerlendirme ölçütleri ile aynı doğrultuda, adil bir şekilde değerlendirilmelidir.

• İşyerinde sütünü sağması gereken annenin ihtiyaçları (oda, buzdolabı vb.) karşılanmalı ve mahremiyetine saygı gösterilmelidir. Anne, tuvaletlerde ya da arşiv odalarında sütünü sağmak zorunda bırakılmamalıdır.

Toplumsal Hayatta:

• Gebeler ve yeni anneler, emzirme hakkında yeterince bilgilendirilmelidir. Yeni annelerin, emzirme teknikleri konusundaki yetersiz bilgileri “sütüm yetmiyor” gibi endişelere yol açmakta, mama vermeye yatkın doktorlardan ve aile büyüklerinden gelen baskının da etkisiyle birçok bebek anne sütünden gereksiz yere mahrum kalarak mamayla beslenmektedir.
• Emzirme, doğumdan sonra en kısa sürede başlamalıdır. Tıbbi bir engel yoksa, doğumundan sonraki ilk dakikalarda bebek annenin kucağına verilmeli ve doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmenin başlaması sağlanmalıdır.
• Her annenin bebeğini istediği sürece emzirme hakkı vardır. Hiçbir anneye çocuğu “meme emmek için fazla büyüdüğü için” mahalle baskısı yapılmamalı, anne ve bebek devamını istediği sürece bu bağın zorla kopartılması hiçbir şekilde talep edilmemelidir.
• İsteyen her anne, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde vs. bebeğini emzirebilmelidir. Hiçbir anneye ortalıkta emzirdiği için ayıp, yasak, ya da kötü bir şey yapıyormuş izlenimi verilmemelidir. Bebeğini emziren annenin memesi cinsel obje değildir.
• Ortalıkta emzirmek istemeyen annenin mahremiyetine de saygı gösterilmelidir.

Emziremeyenden başarı hikayesi!

Tüm doktorlar ve doğal ebeveynler 'bebeğiniz yeterli kilo alıyorsa 6 ay sadece anne sütü'  diye kampanyalar başlatmışken;

Hatta diğer blogcu anneler tarafından bir de 'emzirme reformu'na destek kampanyaları varken;

'hala ek gıdaya geçmedin mi' diye soranlara ne anlatsam bilemiyorum! :)

'Emzirin' diyorum çünkü bir bebeğin sadece emzirerek nasıl da sağlıklı ve tombik olabildiğini bizzat gördüm!

Simre; yaşıtlarıyla yani aydaşlarıyla karşılaştırıldığında 'düşük kiloda ve biraz erken doğmuş olmasına rağmen' balık etliden öteye boğum boğum kolları ve bacaklarıyla şişko statüsünde! :)

UNICEF, Türkiye’deki bebeklerin beslenmesiyle ilgili şu gerçeği dikkate getirmiş;

'İlk altı ayda sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin oranı %1,3. Beş yaşın altındaki çocukların %25’inde beslenme eksikliği görülüyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık %15’i beş yaşın altında. Ve bu çocukların 63,000 her yıl önlenebilir hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Bu çocukların 50.000'i ise sadece bir yaşında!'

Tabii ki sütü olup da sütünden mahrum eden anneler, Amerika'da doğumun hemen ertesinde göğüslerini sardırarak sütünü kesmek isteyen anneler, doğum sonrasında 'anne-bebek dostu' olmayan, 'emzirmeye' teşvik etmeyen hastaneler ve yanlış yönlendiren, moral bozan büyükleredir lafım.
 
Sütü olmayan, istese de emziremeyen anneler; (doğumun hemen arkasından ben de emziremeyen annelerdendim :( ) yılmayın, moralinizi bozmayın, olmuyorsa olmuyordur ama siz yine de inat edin. Ben öyle yaptım ve başardım!
 
Doğumun zorlukları, doğum sırasında ters giden şeyler, bebeğin sağlığı, sezeryanın getirdikleri ve 'kadınlar kulübü'nün forumlarında çokça okuduğum aile içi yaşanan gerginlikler sütünüzün gelmemesine, kesilmesine veya gecikmesine sebep oluyor.
 
Daha önce de bahsettiğim gibi süt üreten hormon prolaktin ve onu tetikleyen oksitosin hormonlarımızı 'mutlu' olarak harekete geçirelim. Bebeklerimizle 'aşk' yaşayalım ki 'haz'dan kabaran oksitosin hormonumuz bize süt üretsin ve biz de onu bebeciklerimize sunalım :)
 
Yeni doğum yapan arkadaşlarım var, sütü gelmeyince pes eden, stres yapıp olumsuz düşünen ve emzirmeye ramak kala 'emziremediğini' düşünüp pes eden...

Emzirememe sırasında yaşadıklarımı şu an 'göğsümden gelen sütler yerlere akarken' düşünüyorum da...
 
Emzirme işini 'asla yapamayacağım' sanıyordum!
 
Zaten 'aç' kalan bebeğime hazır mamalardan vermeye başlamıştım da, herşey için çok geçti...

Hastaneye gittiğimde 'bebeğim ağlayınca' emzirme odasına yönlendirdiler beni... Bebekler 'şapır şupur' emiyor, annelerin göğüslerinde süt lekeleri ve ben kucağımda Simre'yle bakakaldım öylece... Sütüm gelmiyor, Simre emmiyor, ağlıyor, ağlıyor.. İçim öyle acıdı öyle acıdı ki; hayatımda ilk defa kıskançlık yaptım 'emzirebilen anneleri' kıskandım! :(


İşte tam o zamanlarda pozitif ötesi doktorumuzla tanıştık!
 
Sıkıntılarımı anlattım; emzirmeye çalıştığım ilk günlerde 'yok olmuyo, çocuk aç kaldı, gelmiyo, ucu yok' vs. laflarının beni nasıl çöküşe geçirdiğinden bahsettim...
 
Doktorumuzun 'süt ve meme' kontrolü yaptıktan sonra 'herşey yolunda, mamayı tamamen kesin ve emzirin' demesiyle herşey değişti!
 
İlk bir ay 'aç kalıcak' korkusuyla mamayı kesemedim, geceleri yine de mama veriyordum. 'Biberonları yıka, kurut, mamayı hazırla, suyu ısıt, soğut, karıştır, içir' emzirmeye uğraşmaktan daha kolaymış gibi geliyordu.
 
Doktorum 'kendine eziyet ediyorsun' dedi.
 
ama güvenemedim kendime...
 
Önce tatmin olamadım, sütümü sağdım, biberona koydum öyle içirdim. Yarım saat süt sağıyordum, yarım saat onu içiriyordum. 1 saat bir öğünü için uğraşıyordum. 2 saatte bir beslendiğinden hemen akabinde yarım saat süt sağıyordum ve yarım saatlik aralık kalıyordu her öğünden sonra, o sırada da gaz problemi yaşayan bebeğin gazını çıkarmakla ve o biberonların hijyenlerini sağlamakla meşgul oluyordum. Geriye ağzıma iki lokma bir şey atmak için sadece 5 dakikalık süre kalıyordu!!!

Sonra inat ettim, pozitif düşündüm, bebeğimle odaya kapandım, herşeye rağmen çalıştım ve başardım! Bence bu gerçek bir başarı öyküsü!!! :)  ve düşündüm de o sıralarda hem kendime ve hem de bebeğime anlamsız eziyet ediyormuşum!
 

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...