11.6.10

Çok güzel hareketler bunlar! :)

Simoti'yi gündüz uyuttum diyorum; tam bilgisayarı elime alıyorum ki tilki kızım pıt açıyor gözlerini!

'Yazı yaz, daha çok yaz' diyen sevgili arkadaşlarım az yazı yazmamın yegane sebebi budur :)

Hani gece yazarım diyorum ama gece de uyuyabildiğim ilk fırsatta uyuyorum...

Hasret kaldığım uykumdan ödün veremiyorum çünkü iş hayatından daha çok mesaim var benim... 7/24'e çok yakın :)

Bu aralar 'çok güzel hareketler' edindi kızımcağzım!

İki gündür kafasını sağa sola sallamayı öğrendi, sanki kara saçlarını savurmak ister gibi hızlı hızlı sallıyor başını :)

'ay yapma sakin ol' diye sabitlemeye çalışıyorum; inadına daha çok sallıyor, hemen arkasından da gülüyor :)

Eldivenlerini çıkarınca da ağlarken yüzünü yukardan aşağı parçalayacak gibi hareketler yapıyor.

vee dudak büzüyor artık! Alt dudağını sarkıtıp suratını buruşturuyor; komik şekillere giriyor uykudan önce :P

Dilini çıkarmayı ilk ayında öğrendi zaten, kedi gibi dili dışarda kendini yalıyor! :)

Güleryüzlüyüz, Abiye Kuzu kahkahaları atıyoruz ama bazen de çok fena asabiyiz, tek mazeretimiz de 'acıkmak! ve malum 'gaz' sancılarımız!

4.6.10

Dikkat bağımlılık yaratır!

Simo'nun doğum hikayesini anlattım ama ilk gördüğümde 'hiiii niye o kadar küçük o' dediğimden bahsetmemişim :)

Sanki yenidoğan bebek çok görmüşüm gibi ilk gördüğümde verdiğim tepki buydu!?!

ama gerçekten çok küçüktü çünkü beklediğimizden erken gelmişti Simoti bebek :)

2520 gr doğdu ama hastaneden çıkarken 2400'lere indi minnoşş :)

Birinci ayımızdaki doktor kontrolümüzde 3400'lere kadar çıkarak rekor kıran Simo, ikinci ayı itibariyle 4750 gr :))
O şişko şişko yanaklarıyla öyle tatlı gülüyor ki, yanlış anlamayın gülümsemiyor, resmen gülüyor; kahkaha atıyor :))

Dışarda gezdirirken herkes durup sevmek istiyor ama bebeğe hijyene takıntılı olan ben yoldan geçene de sevdirecek değilim artık!

Görenlerde, sevenlerde bağımlılık yaratıyor. Bizim halimizi hatrımızı soran yok, herkes onun kokusundan gülüşünden 1 parça ister oldu :)

Maalesef en çok babasına gülüyor, önce yandan yandan gülümsüyor, sonra Haso onla konuşunca ağzını sonuna kadar açıp gülüyor :))

Eeee annesi de babası da sürekli gülümserlerken kızlarının somurtma ihtimali var mı hiç!!! :)

3.6.10

Annelik hediyesi :)

Doğumdan önce bebek doktorumuza karar vermiştik.

Her gün doktorun internet sitesinde dolanıp duruyorduk.

http://www.bebekdoktorum.com'/ da bebek bakımıyla ilgili bilgiler, ebeveynleri ilgilendiren güncel haberler vardı. Sık sık okuyup bilgileniyorduk.

Henüz doğum yapmadığımdan sitenin en önemli bölümü de doğum öncesi ve sonrası ile ilgili verilen bilgilerdi.

Hastaneye giderken neler götürmemiz gerektiği, hastaneden çıkarken bizi neler beklediği ile ilgili yazıları okurken gözüme çarpan en önemli yer 'babalar' ile ilgili bölümdü.

Hastaneye götürülmesi gerekenler başlığı altında annenin alması gerekenler ayrı, babanın alması gerekenler ayrı ayrı maddelenmişti.

Annenin alması gerekenlerin listesi uzundu da babanınkinde bence çok önemli bir madde vardı anneyle ilgili :)

'Doğum sonrasında vermek üzere eşiniz için bir hediye alın'

Doktorun bu ince düşüncesini maddeler arasına sıkıştırarak baba adaylarının 'ince' düşünmesini sağlaması süper bir fikirdi de ben o maddeyi Hasoti'ye nasıl okutacaktım :)
Bilgisayarda o sayfayı açık bırakıp '1 dakka tutar mısın, geliyorum' demeler, 'doktorun sitesinde hastaneye götürüceklerimiz yazıyo, 1 eksiğimiz yoktur inşallah' diye numaradan hayıflanmalar vs...

Sonra 1 gün meraklıanne doğum yaptı :)

Tamam, bebek kucağına verildi. İlk telaş atlatıldı. E sonra 1 sakinlik... Bebek orda uyuyo, herkes etrafta bebeğe iltifatlarda bulunuyor. Ben? Bende 1 şey eksik... 1 hediye, 1 çiçek, ilgi alaka :)

Tatatatammmmm ve perde açılır Hasoti ışıklar ve konfettiler arasından bana hediyesini uzatır... İşte sevgili doktorumuz Gökhan Mamur'un yazısının büyük katkılarıyla edindiğim doğum hediyem!

Sito'ya Haso'sundan 1 adet 'sitare - simre - hasan' yazılı altın kolyeeeeeeee

25.5.10

Komşularla Ataköy Plus - Namlı Gurme çıkarması :)

Komşularımın ısrarına dayanamadım, gezmeyi hiç sevmesem de tekliflerini kabul ettim!?! :))))

Sabah kahvaltısına yeni açılan alışveriş merkezine gittik. Namlı da bir keyif, bir keyif...

Önce biz karnımızı doyurduk sonra da acıkan Simoti için 'bebek bakım odası' aramaya koyuldum.

Namlı'nın katındaki 'bebek odası' işaretlerini takip ederek vardığım yerdeki temizlik görevlileri 'bu kattaki oda iptal edildi, bi üst kata gidin' diye uyardılar.

ve bir üst kata gittim (katlar arası merdiven mesafesi de bir hayli uzun) Neyse, bir üst kattaki odaya doğru yöneldim ve ücra köşedeki odaya doğru bakındığımda yine görevlilerden bu kattakinin de iptal edildiğini sadece bir üst kattakini kullanabileceğimi öğrendim.

Ya sabır diyerek üst kattakine gittim ama yürümekten bitap bi haldeydim. Odaya girdim.

Küçük, boş ve 'bebek bakım odası da olsun işte' diye alalade bir şekilde yapılmış bir odaydı!

Aman dedim, bulduğuma şükür alt tarafı alt değiştirip emziricem ama o da ne!

Emzirirken oturduğum koltuktan sürekli kalkmak zorunda kaldım.

Neden mi? Sensorlü ışıklarından! Önce dışardan falan kapandı sandım, sonra bir baktım sensörlüymüş ve emzirirken bebekle kalkıp 2 dk da bir kalkıp kendini! göstermek gerekiyormuş koltuktan uzaktaki lambaya!!!

Tebrik ederim Ataköy Plus, iyi iş çıkarmışsınız!!! Önce o kullanılmayan odalara yönlendiren işaretleri kaldırın sonra da o sensör sistemini 1 zahmet!

23.5.10

ve Başbakan yurda döndü :)

Hamileliğim sırasında hassas ve narin çamaşır ayarında olduğumdan alınganlığım tutmuştu ve ilgi beklemiştim.

Mide bulantısı çektiğim sıralarda yaşadıklarımı önceki yazılarımda anlatmıştım, hatta orda bir de alınıp, darılıp küstüğüm başbakandan bahsetmiştim :)

İşte o başbakan yurda döndü!

Hastaneden çıktığımızdan beri eli - gözü üstümüzde, hatta gece bekçiliğime kalarak katkıda bulunmuşluğu da var :)

Simoti'nin kolik sancıları tuttuğunda elinde pışpışlaya pışpışlaya sakinleştiriyor, ben de o gün full time yemek yiyorum fırsattan istifade :)))


Her Çarşamba müzakere yapıyoruz evde! İçli köfte ve pizza eşliğinde (Bu ikiliye dikkat! Geleneksellikten modernizme uzanan bir mönü:)

20.5.10

Anne karnındayken fıldır fıldır gezdin. Şimdi sıra kucakta gezmede! :)

İlk gezme maceramız babamızlaydı, sonra teyzeyleydi sonra da tek başımıza gezmeler başladı :))

1 Gün estiler aldım yanıma ne var ne yok koptum gittim Göktürk semalarına...

Kahvaltı diye başladığımız misafircilikten gece yarısı kalktım :)

Selin teyzesi, Simoti için her türlü konforu sağlamıştı, tabi süt veren Möö'yü de unutmamıştı, habire beslenir durumdaydık yine :)

Aslında evde oturmayı sevmeyen çok bilmiş kızım orman havasından mı neden bilmem 1 güzel uyudu ki anlatamam rahatlığımı!!


ve başka 1 gün, günlerden Pazar ve biz gezmeye alışık Edi'yle Büdü olarak yine taktık kolumuza sepetimizi bu sefer de Zekeriyaköy yollarına düştük.

Önce yine Göktürk'e uğradık, yanımıza yardımcı kuvvetlerimiz Berrak ve Emre'yi aldık, vardık mangala :)

Yer seçme maceramız sonrasında az güneş, az gölge, az rüzgarlı 1 yer bulduk ve kurulduk.

Simoti, ilk kez mangal kokusuyla tanıştı. Biz köfteleri, tavukları hapur hupur yerken o ise sek sütüyle takılıyordu :)

O gün yine orman havası aldı ve mis gibi uyudu, uyumadığı zamanlarda da
hamileliğim boyunca ve hala da bana çok yardımcı olan Berrak'ın kollarında etrafı seyretti :)


Haftaiçinde de Nişantaşı gezmemiz oluyor.

Ordaki sabit durağımız ananenin dükkançesi :) Orda mola veriyoruz. Altımızı değiştiriyoruz, anne Möö'den mamamızı alıyoruz ve tekrar gezmelere koyuluyoruz :)

Malum; annesi Nişantaşı çocuğuuu, Simo da öyle olsun :)

Annesinin gezdiği yerlerde gezsin, annesinin içtiği sulardan içsin, ben de annem gibi onun elini sıcak sudan soğuk suya sokturtmam ki az biraz da şımarsın baba evinde :)




Geçtiğimiz Pazar da, Kumburgaz yollarını aşındırdık. Hep orman havası alan kızımız biraz da deniz havası alsın dedik ve götürdük anneannesinin deniz kenarısındaki evisineee :)

Akşam üstü de taaaa Pendik'ten gelen Simo'nun hayranlarıyla mangal sefası yaptık.

Duygu teyzesi en son minnacıkken görmüştü, şimdi cingözlü sürekli gülümseyen halini görünce aldı artık zehiri. O da görmeden yapamayanlar arasına katıldı :)

12.5.10

Kamyon verin kullanayım ama bebek arabası ı ıhh :)

Tavsiyeler sonucu Maclaren travel sistem bebek arabası aldık.

Aslında benim gözüm Maxi Cosi'lerdeydi. Estetik duruşu ve renkleriyle cezbediyordu...

ama tecrübeli arkadaşlarımdan ve satıcılardan aldığımız tüyolarla estetikliğinin değil kullanışlılığının ön planda olan markayı Maclaren'ı tercih ettik.

Tek hareketle kapanabiliyormuş, hafifmiş, kolay sürülüyormuş, katlanması açılması kolaymış vs.vs.

Ben tüm bu söylenenlere inandım ve Simre'yi taşıyacağımız güne kadar arabanın yanına yaklaşmadım, kapalı kutusunda bıraktım.

Haso ise, her haftasonu kullanım kılavuzunu okudu durdu... Arabanın parçalarını taktı, çıkardı, sürekli bir şeyler çalışıyordu, ben de 'ne kadar çok oynadın, ne var sanki' diyordum.

Tatatatammmmm işte o gün geldi;

Simoti'nin ilk gezme günü...

Ah o araba yedi bitirdi bizi, kan ter içinde bıraktı. O parçası oraya, oto koltuğu şuraya, kemeri ordan çıkıyo, oraya basınca kitleniyo falan filan...

Tabii Hasoti, okuyarak tecrübe kazandığından tık tık tık hepsini yapıyordu, ben de elektronik aletlerdeki tamir ve keşif gücüme güvenip  'ne var sanki' diyordum yine...

ve bir gün ablamın da bana geldiği gün Simoti'yi babası olmadan ilk kez dışarı çıkarma heyacanıyla arabasını, oto koltuğunu ve Simo'yu yüklenip arabaya bindik.

Hem büyük, hem bebek mağazaları çokluğu, hem de yakınlığından dolayı Forum İstanbul'a gezi turu düzenledik.

Otoparkına arabayı parkettim.

Sonra bagajdaki bebek arabasını çıkarmak için çalışmalara başladık.

Evet, bagajdan çıkardık ama kapalıydı bu!

Neresine bassam diye önce heryerini kurcaladım, bas - çek - it - kaldır ı ıhh olmadı!

Ablamla arabanın etrafında döndük, yok yine 1 çare bulamadık...

Hani şimdi Haso'yu arayıp 'bu nasıl açılıyor' diye sormak da işime gelmedi :) ama maalesef uzun çabalar sonucu açmayı beceremeyince arayıp talimatları almak zorunda kaldım :)

ve arabayı açıverdik kolaycaaaaa

sonra rahat rahat alışveriş merkezini gezdik. Ne 1 ağlama ne de mızmızlanma...

Gezmeci Simoş gülücükler atarak arabasında yatıyor, herkesin ilgisini çekiyordu.

Bizim karnımızın acıktığı sıralarda Simoti de acıkma sinyalleri vermeye başladı.

Forum İstanbul'daki bebek bakım odası işaretlerini takip edip 1 odaya girdim ki ne göreyim,

Böyle güzel ve temiz 1 oda bu taraflarda hiç 1 alışveriş merkezinde görmedim. Yeni açılan Ataköy Plus da dahil!

Duvarlardaki süslemeler, alt değiştirme masası, mama ısıtmak için mikrodalga fırın, biberon ısıtmak için Arçelik'in aparatı, tertemiz lavabosu ve emzirmek için oldukça konforlu olan koltuğu şahaneydi!

Tek sorun yazı ve işaret algısı olmayan insanların paldır küldür kapıyı açıp 'a pardon' demesi ve sonra girdiklere yere şaşırıp odaya şöööyle 1 göz atmalarıydı!!!

Tuvalet kapılarını şaşırıp gelenlerin bayan olması benim şansıma mıydı yoksa şaşıranlar hep bayanlar mıydı bilemedim :)

Alışverişimizi yaptık, yemeğimizi yedik ve sıra geldi bebek arabasını arabaya yerleştirmeye...

Açtık ama açıldığı gibi kapanmıyordu ki bu şeyyy!

Şimdi 1 de kapamak için etrafında dönmeye başladık...

Otoparkta biz onu kapamaya çalışana kadar etrafta insanlar nispet yapar gibi açıyor, kapıyor, arabalarına binip gidiyorlardı...

Yine uzun uğraşlar sonucu arabayı kapamayı beceremeyince 'acil yardım destek hattı'nı aramaya mecbur kaldım :)

Haso'ya bağlandım ve verdiği tariflerle arabayı kapamayı başardık!

Öyle umutsuz ve çaresiz kaldım ki; bir an kapanmayan bebek arabasıyla o alışveriş merkezinin otoparkında yaşamak zorunda kalıcaz sandım :))

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...