14.11.13

No woman no cry! :)

ve bugün itibariyle No woman no cry! )

Anlamı oldukça tartışılan Bob Marley şarkısının sözlerini artık nasıl anlarsanız yoruma açık bırakıyorum :)

Kadın yok ağlamak yok, hayır kadın ağlama, ağlama kadınım ağlama 3 gün kaldı bayrama, erkekler ağlamaz...

Yaklaşık 2 ay önce böyle bi yazı yazmışım taslaklarda kalmış, yayınlamamışım :)

O yazım:

'Bizim evde uzun zamandır bir 'yardımcı' var :)

Simsim 1 buçuk yaşındayken; ev, yemek, çocuk 3lüsünden yemek olanını vakit bulup da yapamadığımdan açlıktan hastaneye düşmüştüm...

Sonrasında bir 'yardımcı' edindik.

İlki; ben cam silerken bilgisayarımı alıp kamerasıyla chat yapıyodu :)

İkincisi;  hem toz alıp hem de yerleri viledayla sildikten sonra soğan doğrayınca 'çok iş var' diye beni azarladı :)

Üçüncüsü yani şimdiki (2 senedir bizimle) bir gün toz alıp, ikinci gün viledayla dolaşıp, üçüncü gün de soğan doğrama yavaşlığında olunca ve ben ses çıkarmayınca hem yorulmadı, hem de çok titizlik hastası olmadığımdan sevdi beni :)

Varlığının bizim için en önemli noktası; Simsim'i uyuttuğumda gezmeye gidebilmemizdi. Çünkü uyanıp da ağlayınca bize haber vericek, pış pışlayacak birisi vardı.

Tam anlamıyla yardımcı, bakıcı değil. Oldukça 'yavaş' da olsa yardımcı :)

Benim gibi ocağın 4 gözünde aynı anda yemek yapabilen birisi için ocağın tek gözünde tüm gün ancak bir yemek çıkaran birisiyle anlaşmak zor oldu ama oldu çünkü güvenilir...

Güvenilir ama alıngan, lafını esirgemeyen, gelen misafirlere kafa tutan, sevmediğine poposunu dönüp giden, sevmediği için yüzüne bakmayan kaprisli :)

Kimi zaman kendini arkadaşım sanan, banyodan çıktığımda karşıma çıkan, sabah uyandığımda odama giren, kimi zaman 'bilgisayarımda önemli belgeler var oyun oynamasan' dediğimde ben yeni bilgisayar alırım diye eve bilgisayarla gelen...

Çoğu zaman dişlerimi sıktığım, çoğu zaman kelimeleri yuttuğum, ya sabır dediğim..

Kendisi bana bu zamana kadar olabildiğinde yardımcı oldu, aslında yanıma yar, yoldaş oldu :) ama şimdi Simsim okula başladığından beri ne benim yardıma, ne de evin toparlanmaya ihtiyacı kalmadı...

Açıkçası geceleri yayıla yayıla ailece evde olmanın tadını unuttum...'

Yazmışım... :)

Kulağına kulaklığını takıp da çığlıklarımla bile beni duymayan, yanına gidip sakince bir şey rica ettiğim 'yardımcı' bugün itibariyle yok... Bi odamız boşaldı...

Uzun zamandır düşünüp de rahatsız olduğum durumu sonuca kavuşturmuş bulunmaktayım.

İş başa düştü. Gece gezmeleri derseniz, zaten pek halim yok gebelikten, çok gerekirse de her ne kadar dünyanın öbür ucuna taşınmış da olsa yatılı gitmeyi pek sevdiği teyzesi ve bize oldukça yakın anneanne, babaannesi var.

Evimizin 1 bireyi olan Sinem'e sert ve kötü bakışları, ikimize çay istediğimizde 1 tane getirmesi, kaşlarını çatması, oflaması ve koridor boyunca söylenmesi gibi garip davranışlarını düzeltemedik :) Birinize denk gelir de, birlikte çalışma fırsatınız olursa siz öğretirsiniz artık :)




It's a ? ? :)


Bulantılarım, halsizliğim ve durmadan çişe gitmelerim bitmek bilmez.

Bu derdime derman bulunmaz.

Hiç et yiyemem.

Kebapçılardan köşe bucak kaçarım.

Balığı da bayramda Yunanistan'da ne yediysem o.

Alışveriş Merkezlerini gezemem, tansiyonumun biri anyada biri konyada bayılırım.

Limon stokları eritirim. Tuzlar, tuzlar limon yerim.

Turşu yapmış Haso'nun halası, kavanozun içine düşerim.

Limonlu soda tek içeceğim.

Yanlara doğru şişer dururum.

Çin takvimine göre ikinci kız ana adayıyım.

Peki sorarım size ey ahali; Haso'nun çoooooooooooook istediği erkek bebe nasıl görünür ultrasonda :)

Evet; it's a boy! :)

Allah sağlıkla dünyaya gelmesini ve bol uyku ve ağlamasız büyümesini nasip etsin

ama diyeceğim şudur ki; ne yediğinizin, ne vucut kıvrımlarınızın, çin takviminin, bıçak üstüne oturup  kafanızdan aşağı tuz dökülmesine bakmayın :)

13. haftaları bekleyin doktorunuz cinsiyeti söylesin.

Ha tabi doktorunuz da benim caaaanım doktorum Altuğ Semiz gibi cinsiyeti görene kadar gıkını çıkarmayan,

tam emin olduğunda kız ya da erkek diyebilen garantici bir doktorsa..

Şimdi ben 'mavi mavi' google'lıyorum. Erkek bebesine alışma sürecini atlatayım :)

Bu arada Simsim kesinlikle 'kız kardeş' istiyo, erkeği nasıl anlatıcaz bakalım :)))

Kenan Erçetingöz'le yüzyüze :)


Annem ve mühendis babamın, üzerimde kurdukları 'doktor, mühendis, mimar, avukat' hayallerini gerçekleştirmek üzere 'hukuk' bölümüne yazdırıldım :)

Onların hayali, avukat olmam...

Benimkiyse, gazeteci, yazar falan olmak :)

N'oldu? Ortayı bulduk :)

Hukukta okurken gecce.com'daki bi ilanla 'n'olur sizinle çalışayım' diye gittiğim Kenan Erçetingöz'ün yanında işe başladım.

O sırada onun da bi projesi varmış, kısmet; en başından ona dahil oldum: restoran ve otel rehberi çıkarmaya başladık :)

Yaklaşık 6 sene bazen freelance bazen full time çalıştım, yazıları hazırladım, internet sitesini yönettim, köşe yazdım 4 köşe oldum zevkten :)

Ama tabi ben evlendim; mıy mıy oldum :)

Eski esnek çalışma saatlerim, dergi sayfaları arasında uyukladığım anlar geride kaldı;

saatler süren trafikle eve gelme çabam, temizlik ve yemek yaparak hem çalışıp hem de  iyi bir ev hanımı olabiliyorumu kanıtlama çabam gündeme geldi :)

Sonrasında yoruldum, pes ettim, işten ayrıldım aklım kalarak...

ve geçenlerde hamileliğin verdiği duygusallık patlamasıyla babamdan başka tek patronum Kenan Erçetingöz'e yazdım :)

Zaten ayrıldığım günden beri ara ara rüyalarıma girse de çekip gitmenin verdiği mahçubiyetle aramayı hep erteliyodum...

Geçenlerde görüştük, çok özlemişim...

Tabi özlerken; işyerindeki esip gürleyen hallerini tamamen unuttum da özledim :))))

Şimdi Pazar günleri Star Tv'de öz hakiki yüzyüze başladı, kaçırmayın derim! Bu hafta Gülben Ergen..

26.9.13

Tek silahımı da aldılar elimden!!

Hamileliğim pek mutlu, mes'ut geçer ya benim...

Tek derdim ilk 3 ay olan mide bulantısı ve başdönmelerim.

Yine fenalardayım..

Hani 'aşerme'nin tıbben hiçbir gerçekliği olmadığını; psikolojik bunalımdan sebep 'koca kullanma, süründürme sanatı' olduğunu Haso'nun yanında açıklayan sevgili doktorum yüzünden AŞEREMEDİM ya!

Her seferinde 'canım Altuğ Bey nasıl güzel açıkladı di mi' diye önümü kesen o cümleler;

halbuki 2 adet yeşil erik için, çok tatlı yarım dilim çekirdeksiz karpuz, mango ve diğer mevsimsiz meyveler için Haso'yu delirtcektim! :)

Şimdi onu geçtik; 'mide bulantılarım yüzünden' yatakta maymunlar gibi yuvarlandığım, koltuktan başımı kaldırmadığım günlerin de üzerine kara bulutlar çöktü!

Bi yandan sevgili beni doğuran ana!nın 'ay hep hasta, perişan hep yatıyo' bi yandan sevgili eşimin 'evde çektiğimiz azabı bilemezsiniz Altuğ Bey' demesi üzerine

Doktordan onaylı;

'Miden bulanabilir ama yatma, hasta değil hamilesin' gazını almışım yine yine Haso'nun yanında; e ne haddime yatmak, uzanmak, dışarı çıkmıycam naraları atmak :)

Herşey 1 yana da; Haso'dan Allah razı olsun.. Yine, yeniden tüm CAN'lılığıyla çok yanımda.. Sana bu göbekler, kusmalar feda :)


Direnişlerde beni 'yok' yazın :(


Vatana, millete geçmiş olsun! 

Direnişlerde yokum artık!

Karnımda bebe var :)

Bi tane daha vatansever yetiştiricez tamam ama direnişlerde direnenanne olarak göremeyeceksiniz beni...

Ruh hastası bir diktatörün emri ile gaz yerim yemesine de, karnımdaki bebeğime zarar veremem!!

Bu saatten sonra beni mikrodalga önünde, kuaförde boyada (saçlarım bembeyaz depresyondayım), fast food restoranlarda, direnişlerde, gece gezmelerinde göremiceksiniz :) 

Allah'ım minik bedenini yaratmaya başladı; 

Bu süreci yakından bilip takip edip de Allah'a değil de 'mucizelere' inananların mantığını anlamak zor!

Allah sağlıklı, uykulu, uslu 1 bebe nasip etsin 3'ü bi arada ailemizi 4göz yapıversin :)

Darısı tüm ailesini genişletmek, salon salomanje kıvamına gelmek isteyenlerin başına :)

Hey Leylek! :)

Yaz başında havada gördüğüm 'leylek'lere 1 mesajım var.

Beni iyi gezdirdiniz! Tüm yaz popomuzun üstüne oturmadık ana-kız :)

Sayenizde dağ, taş, koy, köy, deniz geziverdik...

Şimdi yine size işim düştü!

Simsim'e kardeşi Mayıs'a kadar çabuk çabuk getiriiiiiin!!!!

Yes! Meraklıanne yine 'gebe' :)

Ama bu kez o kadar fazla meraklı değil :)

az meraklı ama kuşku, paranoya hala damarlarımdaki asil kanda mevcut!

Tüm zamanların en iyi kararıyla seçmiş olduğum doktorumun kapılarını aşındırmaya başladık!

Bugünkü kontrolde 'hıhım' demesiyle 'ay noldu' feryadım; 'paranoyamı' kanıtlamış olsa gerek :)

Altuğ Semiz; Ultrasonla bebeğe bakarken 'onu gıcık tutamaz, öksüremez, sinek konsa burnuna kafasını sallayamaz' :)

Bunların herhangi biri gerçekleşirse bebeğe bişey oldu da yapıyo bu hareketleri sanır kalpten giderim mazallah :)


21.9.13

Simsim Montessori Okullu Oldu!

İtiraf etmeliyim;

Çocuğunun okuluna karar vermek için 1000 tane okul dolaşan, çoook kararsız kalan bi anne olurum sanıyodum da sabit fikirliliğim sayesinde ilk ve tek baktığım okulda karar kıldım!

İlle de Montessori dedim! Taktım kafaya..

Çünkü Simre tam bir Montessori çocuğu; 'kendim yapabilmek için yardım et!'

Yani 'benim işimi benim yerime yapma anne' diye bağıran bir çocuğun sistemi...

Bizim yakada Florya'da Balarısı Montessori'yi gözüme kestirmiştim...

Giden arkadaşlarımdan aldığım güzel duyumlarla birlikte gidip ziyaret ettiğimde kafama takılan tek şey masanın üzerinde duran 'zaman gazetesi' oldu...

Ama dünyalar tatlısı Gözde'yle konuşmalarımızla öncelikle kendi görüşümüzü, eşimin ne uğrunda siyasete girdiğini ve kızımızın da Atatürk ışığında yetişmesini istediğimden bahsettim.

Sonrasında Gözde beni önyargılarımdan kurtarıp, Montessori eğitim sistemini zaten Atatürk'ün tavsiye ettiğini hatırlattı ve tek takıldığım konudaki tüm gölgeleri geride bıraktık :)

Şimdi Simsim inanılmaz mutlu! Öyle suluboya takımları, boya kalemleri ve defterleri almalı vermeli bir okul değil bu...

Lazım olan tek şey bir saksı çiçekti :)

Duvarlar da öyle rengarenk boyalı, mickey'li falan değil.

Hayatın gerçekleri, yalın ve düz mantıkla öğretiliyor ve çocuğu renkli dünyalar alemine değil hayata sabırla hazırlıyor :)


Merak edenler için Montessori nedir ile ilgili bir yazı:

Annelerin, babaların, eğitmenlerin son dönemlerde çokça konuştuğu eğitim sistemi Montessori... Hatta dünyada ismi duyulmuş birçok ünlü, bu eğitim sisteminden yetişmiş. Peki nedir bu Montessori? Neden dünyanın en başarılı eğitim sistemi olarak anılıyor?

Alın size dünyanın en büyük şirketi "Google" nin kurucuları… Sergey Brin ve Larry Page birer Montessori eğitim sisteminin mezunları…
Evet sistem konuşuluyor ama nasıl bir eğitim sistemi, önceledikleri nedir, mevcut eğitim sistemden farkı ne? Neden dünyanın en başarılı eğitim sistemi? Bu sistemi ilk Türkiye'ye kim getirdi?
Türkiye'de yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan bu eğitim sisteminin tüm ayrıntılarını Fatih Üniversitesi Öğretim Öğretim Görevlisi ve Çocuk Gelişimi ve Montessori Eğitim Derneği Başkanı Adem Güneş'le konuştuk...
Çocuklarda ‘vicdan eğitimi' olmadan, ‘davranış eğitimi' olamayacağının altını çiziyor Adem Güneş.
Hatta ceza ile çocuk eğitimi olamayacağını ısrarla vurgulayan Güneş'in çalışmaları Bristol Üniversitesi'nde Yüksek Lisans ve Oslo Üniversitesi'nde araştırma konusu oldu.

DÜNYADAKİ EN BAŞARILI EĞİTİM SİSTEMİ, MONTESSORİ EĞİTİMİ
Son günlerde Montessori Eğitimi sözünü sıkça duyar olduk… Nedir bu Montessori meselesi?
Montessori bir isim aslında… Maria Montessori isimli bir İtalyalı bayan profesörün soyadı… Kendi geliştirmiş olduğu bir eğitim "felsefesi" de Montessori Eğitim Sistemi diye anılıyor…
Kimdir Montessori?
Aslında trajik bir yaşam öyküsü vardır bu sorunun ardında... Avrupa'nın en karanlık döneminde İtalya'da yaşayan ve kadın olduğu için eğitim yaşamı boyunca dışlanan… Ve fakat bütün bu dışlayıcı tavırlara rağmen eğitimine ısrarla devam edip, İtalya'nın ilk kadın doktoru olan… Ve daha sonra da yine var olma savaşını sürdürerek Roma Üniversitesi'nde Profesörlüğe kadar yükselen bir yaşam öyküsü bulabilirsiniz Montessori isminin ardında… Ve belki de bütün bu baskı ve zorlamalara ve diktatör Mussolini'ye rağmen bu ülkeden dünyaya yayılan bir eğitim sistemini görebiliriz aslında bu eğitim sisteminin ardında…
ÇOCUK MERKEZLİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞIDIR MONTESSORİ SİSTEMİ
Mussolini'den bahsettiğinize göre yeni bir sistem değil o halde bu sistem…
Aslında ülkemiz için yeni fakat dünyada 1906 yılından bu yana uygulanıyor…  Ve bu gün akademik olarak ölçülmüş en başarılı eğitim sistemi. Zira bu eğitim sisteminin odak noktası çocuk… Yani çocuk merkezli bir eğitim anlayışı yatıyor…
Ülkemizdeki eğitim sistemi de "çocuk merkezli" olarak tanımlanıyor, farkı nedir bunun?
Aslında her ne kadar ülkemizdeki eğitim sistemi de "Çocuk merkezli" olarak tanımlansa da, aslında öyle değil… Ülkemizde "müfredat" merkezli bir eğitim var… Standart bir müfredatın, belli bir süre dâhilinde bütün ülke genelinde uygulanması zorunluluğu var… Böyle olunca nasıl "çocuk merkezli" eğitim diyebilirsiniz ki? Çok pratik bir örnekle izah edecek olursam, örneğin "her çocuk aynı hızda öğrenemez" Çocukların farklı öğrenme hızları vardır… Siz tek bir müfredat ve tek bir zaman dayatması yaparsanız bunun adı "öğrenci merkezli" bir eğitim diyemezsiniz…
MONTESSORİ EĞİTİMİNDE CEZA VE MÜKÂFAT YOKTUR
Peki, nedir ülkemizdeki eğitimde uygulanan sistem…
Yani, ülkemizde "klasik eğitim sistemi" uygulanıyor… Buna göre "ders verilir, sınıf yönetilir"… Öğretmen sınıfta otoritedir… Düzen bozan çocuklar olursa ceza veya mükafaat ile çocukları disipline eder… Ama Montessori Eğitiminde ceza ve mükafaatın yeri yoktur…
BU EĞİTİMDE ÖĞRETMEN PASİFTİR, BAŞARI YÜZDE 70 ÖĞRETMENE BAĞLIDIR
Nasıl yani… Çocuk düzeni bozarsa ceza verilmez mi, ya da ne bileyim ödevini iyi yaptı diye mükâfatlandırılmaz mı, teşvik etmek için…
Hayır… Çocuk ne yanlışından dolay cezalandırılır… Ne işini iyi yaptı diye mükâfatlandırılır… Ceza ve mükafaat çocuğu dış disiplin yöntemidir, hâlbuki bu eğitimde çocuk içsel bir disiplin ve kuralları bir zorunluluk olarak değil, kendi içinden gelerek uygular hale gelmektedir… Eğer çocuğa "koşulsuz saygı" duyularak ve ona hitap eden bir eğitim sunulur ise bunlara gerek kalmadığı görülmektedir… Zaten bu eğitimin ortaya çıkarttığı en önemli özelliklerden biri bu… Eğitim sırasında çocuğa ceza vermenize gerek yok, o zaten öğrenmek istiyor…  Klasik eğitimin yanlışı, çocuğa hitap edememesidir… Bir başka özellik daha söyleyeyim Montessori Eğitimi'nin; bu eğitimde öğretmen pasiftir… Ve eğitimdeki başarının yüzde 70'i öğretmene bağlıdır… Klasik eğitimde ise öğretmen "aktif"dir ve başarı öğrenciye bağlıdır…
Nasıl yani, hem öğretmen "pasif" dir diyorsunuz hem de başarı öğretmene bağlıdır diyorsunuz bu bir çelişki değil mi?
Hayır, çelişki değil bu çocuk gereğini tanımaktır… Zira öğretmenin sınıf içindeki pasif konumu, çocuğun kendi fıtri hali ile ortaya çıkmasına neden olmaktadır… Bu açıdan bakıldığında öğretmen sınıf içinde "tevazu sahibi" olmalıdır… Yani çocuğun yanında kendisinin daha üstün ve daha çok bilen birisi olarak görünmemelidir… Böylece çocuk öğretmeninin çok bilmelerinden eziklik duymadan ve kendi acemi yol alışlarında ondan bir "rehber" olarak destek alarak ilerler…
MONTESSORİ ÖĞRETMENİ HOŞGÖRÜ SAHİBİDİR, YAVAŞTIR
Ve Montessori öğretmeni hoşgörü sahibidir, çocuğun yanlışları onun öğrenmelerinin bir parçası olduğunu bildiği için, yanlış yapmasına müsaade edecek kadar "sabır" içindedir… Montessori öğretmeni "yavaş"tır… Zira ruhsal öğrenme süreci yavaş ve sükûnet içinde gerçekleşir… Bunun için öğretmen sınıfın içinde çocuğun biyolojik ritmini bozmadan, yavaş ve sekine içinde hareket eder… Öğretmen sessizdir ve Montessori okullarında sessizlik hâkimidir… Klasik eğitimde olduğu gibi çocukların bir "hurraaa" diyerek tenefüse çıktığı veya yemeğe koştuğunu göremezsiniz… Çocuklar kendinden emin ve güven duygusu içinde okul içindeki faaliyetlere katılırlar… Bu açıdan bakıldığında öğretmen çocuğun fıtratının ortaya çıkabilmesi için bu özellikleri barındırmalıdır…
GOOGLE'IN KURUCULARI MONTESSORİ SİSTEMİNİN MEZUNLARIDIR
Var mı öyle somut olarak bu eğitim sistemi ile eğitim alarak ismi duyulmuş olan kişiler…
Belki bu sorunun cevabı sizi oldukça şaşırtacaktır… Şuan dünyada ismi duyulmuş birçok ünlü bu eğitim sistemi içinde kendi fıtratını bularak başarılar elde etmiştir…
Örneğin?
Alın size dünyanın en büyük şirketi "Google" nin kurucuları… Sergey Brin ve Larry Page birer Montessori eğitim sisteminin mezunlarıdır… Ve aldıkları bu eğitimin kendi fıtratlarını bulmada ne kadar büyük destek olduklarını her gittikleri yerde anlatmaktadırlar…
Var mı başka örnek?
Buyurun size, yine dünyanın en büyük e-ticaret şirketi olan www.amazon.com sitesinin kurucusu olan Jeff Bezos da… Veya dünyanın en "çılgın" projesi olan ve bu gün dünyanın en geniş internet ansikolpedisi olan www.wikipedia.org sitesinin kurucusu Jimmy Wales'da Montessori eğitimi almış birisidir…Size daha çok şaşıracağınız bir örnek daha vereyim, dünyanın en etkin gazetesi olan The Washington Post'un sahibi ve editörü Katherine Graham'da bir öğrenci merkezli eğitim ile dünyayı etkileyen insanlar arasında yerini almıştır… Bunun yanı sıra bu eğitim sisteminin kendi ülkelerinde yaygınlaşması için birçok lider aktif rol almıştır… Amerika Birleşik Devletlerinden Hindistan'a kadar birçok ülke lideri kendi ülkesindeki çocukların da "cezadan ve mükâfattan" arındırılmış kendi fıtri halleri ile eğitim görebilmesi için çaba sarf etmiştir…

ÜLKEMİZDE İLK DEFA BU SİSTEMİ TEŞVİK EDEN LİDER ATATÜRKTÜR
Bizim ülkemiz liderleri bu gelişmelerden haberdar değiller mi?
Ülkemiz eğitim tarihine baktığımızda Montessori Eğitimi'ni teşvik eden ve takdir eden liderin Atatürk olduğunu görüyoruz… 1 nci marif kongresi toplandığında orada yeni eğitim sistemlerine övgü dolu sözler söylediğini ve dil bilen "genç muallimlere" Maria Montessori'yi öğrenmelerini tavsiye ediyor… Ancak Atatürk'ten sonra klasik ve baskıcı eğitim sistemine devam ediliyor… Dönem dönem ülkemiz gündemine girmiş ama yerleşmesi gerçekleşmemiş… Zira az önce de söylediğim gibi bu eğitim sisteminin merkezinde "eğiticinin eğitilmesi" var… Ve bir eğiticiyi belli ruhsal kazanımlar ve dinginlik seviyesine getirmeniz oldukça zor… Hele ki klasik eğitimden böylesi bir duyarlı eğitime geçmek öyle kolay olmuyor… Ama son yıllardaki Montessori Eğitimi ile ilgilenen liderleri gördükçe memnuniyetim artıyor…
Var mı ülkemiz yöneticilerinden konuya yakınlık gösterenler?
Evet var… Örneğin İstanbul Bahçelievler'de ciddi pilot uygulamalar görüyoruz… Bunun haricinde çok saygı değer isimlerin Montessori okulları açtıklarını görüyoruz… Ama onların izni olmadığı için burada isim zikretmek istemiyorum… Sadece şu kadarını söyleyebilirim, önümüzdeki yıllar ülkemiz eğitimi açısından dev reform yılları olacağına inanıyorum… Ve inanıyorum ki bizim çocuklarımız da ceza ile sindirilmeden ve mükafaat ile yönlendirilmeden, oldukları hali ile kabul gördüğü bir eğitim sistemini keyifle yaşayacaklar…
Ayrıca bu eğitim sisteminin yaygınlaştırılması için de ülkemizde bir dernek kuruldu… Çocuk Gelişimi ve Montessori Eğitimi Derneği. Bu dernek de yine modern eğitim sistemlerinin ülkemizde tanınması ve yaygınlaştırılması için faaliyetler organize ediyor… Bir başka deyişle dünyada 1906 yılından bu yana uygulanan ve akademik olarak en başarılı olan eğitim sistemlerini ülkemizin de tanışması için faaliyetler yapıyor…

HER KADEMESİ VAR BU EĞİTİM SİSTEMİNİN
Bu eğitim hangi yaş gurubuna hitap ediyor, yani sadece okul öncesi gibi…
Yo hayır… Okul öncesinden başlıyor, ilkokul, ortaokul ve liseye kadar devam eden bir düz çizgi… Her kademesi var bu eğitim sisteminin…
Sanırım asıl mesele eğiticilerin eğitilmesi… Peki, bu konuda girişimler var mı?
Evet… Şuan ülkemizde ilk defa meslek lisesi kendi programının içerisine Montessori Eğitimini aldı. İstanbul Üsküdar Kız Meslek Lise'si Montessori eğitimi dersleri uyguluyor… Ve üniversite olarak da ülkemizde de ilk defa Fatih Üniversitesi Meslek Yüksek Okulunda Montessori Eğitimi dersi veriliyor… Her ülke bir yerden başlıyor, sanırım ülkemiz de yüz yıl sonra da olsa bir yerlerde başlamış durumda…
Aslında ben bir şey daha ilave yapmak istiyorum… Bu eğitim sistemi bize çok yabancı da değil, insana insan olduğu için saygı duyulan ve mütevazı bir sabır ile çocukların fıtri hallerini ortaya çıkartan eğitim şekli bizim kendi kültürel değerlerimiz içinde de var… Sabır, hoş görü bunlar kendi değerlerimiz aynı zamanda… Ancak görülen o ki, bizim bu değerlerimiz akademik olarak Avrupa'da karşılık bulmuş ve oradan dünyaya yaygınlaşmış… Biz ise kendi hoşgörü temelli insan odaklı eğitimi bırakmış bu gün klasik eğitimin çıkmaz sokaklarında çırpınıp duruyoruz…


Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...