9.9.12

Yunanistanbul :) 1 Paros Hikayesi :)

Sanırım yarı yunanlıyım!

Seviyorum, bayılıyorum kahkaha atan halkına, kafa rahat siesta'larına, denizine ve yemeklerine!

Bu bayram gezmedik, gitmedik, bilmedik bi ada istedim gitmek için!

Simsim'i de almayacağımızdan risk alabilirdim (ulaşım, konaklama vs :)

Tabi bu riskleri düşünürken 'Haso'nun konforu da eksik olmamalıydı' stresi sardı beni!

O yüzden geniş kapsamlı bi araştırma yaptım!

Önce gemiyle Yunan Adaları'na mı gitsek dedik;

Zamanımız kısıtlıydı 4 gün içine 7 ada sığdıramazdık!

Bi de ben İstanbul ve İzmir çıkışlı tüm Yunan Adaları'nı gördüğüm için gittiğimiz yerlerde Haso'ya hava atıcaktım, adil olmazdı! :)

Bu yüzden başladım araştırmaya;

Hangi adalar varmış, denizi, yemeği, eğlencesi nasılmış :)

Bir gazetecinin yazısında Paros'a denk geldim. Türkler bilmezmiş, Yunan ve İtalyanlar tercih edermiş daha çok!

Hoşuma gitti nedense...

Bayramda Türklerin 'yavrum oraya koşma, dur atlama, hop zıplama, şimdi uyku saati, uyu dediiiim, babası al şunuuuu, yesene oğlum' sözleriyle tatil yapmak istemedim!

Akışına bırakmayı seviyorum!

Çocuğu da tatili de!

Sonra Paros'la ilgili yabancı kaynakları okudum ve giden Türk vardır mutlaka dedim;

veeee Lulu's'u buldum!

Onun yazısını okur okumaz, resimleri görür görmez işte bu dedim!

Siz de okuyun ve siz de gidin derim!

İki türke denk geldik!
Birisi annesi İzmirli, babası Yunan bir kız ama ağırlıklı olarak Yunan :) Türkiye'ye hiç göndermemiş babası... Biz aramızda konuşurken aaaa siz Türk diye atladı maillerimizi aldık nasıl anlaşıcaz bilemiyorum :)

Diğeri de Atv kiraladığımız yerde çalışan Diyarbakır'lı Davut pardon David :) Biz şaşko şaşko bakınırken elimizden tuttu bize en iyi ATV'yi buldu ve resmen tatilimizi planladı sağolsun :)

Hayatımızın en ucuz tatilini yaptık!
Tüm bölgelerde bir sürü otel baktım. Haso konforlu bişeyler isteyince işler arpa sardı! Çünkü lüks ve yeni bulmak çok zor.
Başım döndü, fenalık geçirdim günlerce!
ve iki gün önce Atina'dan bineceğimiz feribotun indirdiği yere yakın herhangi ucuz oteli seçtim delirip!
En azından bu paraya? diye hayrete düşerdik diye düşündüm ve öyle de oldu!
Kaldığımız otel gecelik/2 kişi 17 Euro'ydu! Şok şok şok! Tertemiz ve küçük detaylarla çok sevimli! Balkonundan denize açılan bir kapıyla çıkıveriyosunuz! Plaj hemen yanında! Stella'nın oteli! Öyle sıcak ki! Kendisi işletiyor. İki de kızı var. Bir de yardımcısı makedonya'lı hemşerim Dragi (yarı türkçe dünya meseleleri çözdük, ben uyuyunca Haso'yla içkilerini paylaştılar)

ATV'yle 1 günde tüm adayı gezdik!
Haso pek taraftar değildi Atv'ye! Ya klimalı bi araba ya da motor istedi!
Ama lulu's ATV'yle gezmiş bayıla bayıla anlatmış! ATV'yle ge-zi-le-cek! dedim mi dedim?!? Başıma ne mi geldi? Verdi Haso ATV'yi bana tüm adayı ben sürdüm!!
Başta çok zevkliydi, her koyda denize girdik, çıktık yola devam ettik sonra dedim ki omuzlarım da yansın falan filan derken bağrımı bağrımı yakmışım güneşe doğru giderken! Döndüğümüzden beri ciğer gibi bi bağrım var! :))

Tavsiyeyi kime ederim;
Benim gibi meraklılara, denizi sevenlere, tıka basa balık, ahtapot, midye ve ouza'ya iki kişi 25 Euro verebileceğine inananlara, en pahalısı en iyisidir demeyene, kısacası biraz macera arayan ve gezmeyi sevenlere!

Rüzgarına dikkat! Hiç terlemedik! Gün boyuna rüzgarlıydı, geceler soğuk.

ve teşekkürler:
Lulu's iyi ki meraklıyım, iyi ki yazısını bulmuşum ve seni tanımışım!

Takipteyim! :)



29.8.12

Ampule Karşı Florhasan! :)

Bilgisayar başından ülkeyi kurtayamayacağınız NET!

Kurtarabileceğiniz bir siyasi parti lideri de oturduğunuz yerden hazır bulamayacağınız NET!

Hani öyle arkadaşlar arasında içki masalarında atıp tutmakla da olmaz!

Ama kafanıza yatan bir oluşumun içine dahil olup çalışmaları hızlandırmak elinizde!

Ülke ve oylar iki tane beyinsiz parti arasında dönüp durmakta!

Birisi Müslümanlığı birisi Atatürkçülüğü tek eline almış, sahiplenmiş!

Eğer birinden birine dahil değilseniz ya Atatürkçü değilsiniz ya da Müslüman değilsiniz!

İşte herhangi bir kesim, görüş ve inanç ile kendini sınırlandırmayan;

Terörü oturdugu yerden lanetleyerek bitirmenin mümkün olmadığının bilincinde olan;

Küfürlü, argo ve hakaret içeren sözlerle insanları kovalamayan;

Seviye, disiplin ve vatan sevgisi ile 'başı dik devlet, onurlu millet' sloganıyla yola çıkan emekli tümgeneral Osman Pamukoğlu'nun partisi Hepar'ı takip ediyoruz uzun süredir.

Genel Başkan'ın gündemdeki olaylara yorumlarını, duyarlılığını ve sinirlendiğinde eli maşalı mı yoksa paşalar gibi mi oluyor izliyoruz!

ve en başta bahsettiğim 'Ülkeyi kurtaramayacağı net' tüm hareketleri bizzat yapan pek sevgili eşim Haso sonunda Bakırköy ilçe başkanlığı ile ilk adımını attı!

Yani artık 'ampule karşı florHasan' bunu yazdığımı gördüğü andaki tepkiyi merak ediyorum :)))))

Eğer siz de;

Yılmaz Özdil ve Banu Avar'ın yazılarını gülümseyerek takip ediyorsanız.

Her şehit haberiyle damarlarınızdaki kan yerinde durmuyorsa,

M. Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına baktığınızda yeri dolmayan yürekli bir adam görüyorsanız,

Siz de bizimle bir asker liderin peşinden adım adım bizimle bu yola çıkın!

******

Facebook grubu:
http://www.facebook.com/#!/groups/265117853606327/

ve Haso'nun ilk yazısı;
Değerli Dostlarım;

Çok uzun zamandır, sizlere sosyal medya da sürekli siyasi konular ile ilgili fikirlerimi düşüncelerimi, bir şeylerin yolunda gitmediğini kimi zaman ağır sözcükler ile dile getirdim…
Ve kısa bir süre önce, artık bu şekilde sadece boşa kürek çektiğimi düşünerek, aktif siyasetin içinde rol almaya karar verdim. Bana göre bu ülkede yaşayan herkes, üstüne düşen vazifeyi atılmaktan çekinmemelidir.
Ülke çok uzun zamandır iyi yönetilemiyor, özellikle şu an iktidarda olan parti, Türk insanını çok iyi analiz etmesinden ve arkasındaki büyük! güçlerin desteği ile, sadece vatandaşın gözünü boyamaya yönelik hareketleri ( sağlık yatırımları, ulaşım yatırımları, vb.) kullanarak, arka planda ise; rant, yapılan gizli anlaşmalar ile ülkenin geleceğinin ipotek altına alınması, bütün devlet kurumlarının özelleştirilmesi, Türk Milletini diğer milletlerden ayıran, dil ve ırk birliği, beraber yaşam birlikteliğini bozacak ayırımcılık yapılmasına se...

bep olacak kararlar ve kanunlar ile çok uzun yıllar içinde telafisi mümkün olmayacak kalıcı hasarlar vermekten kaçınmamaktadır. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık, adalet kavramının anlamını yitirmesi, sınav skandalları ve bunun gibi yüzlerce kötü kavram ülkede kol gezmekte, din istismarcılığı ise Cumhuriyet Tarihinde görülmemiş seviyeye ulaşmıştır..
İnsanlarımız çaresizlik içinde; “iktidar partisinden başka kime oy verelim, kim var oy verecek” diyerek, aslında Türk insanın siyasete bakış açısına ışık tutacak, hepimizin aklına mıh gibi çakılmasına sebep olacak sözler söylemekte.. Artık bu sözü tarihin tozlu rafları arasına bir daha hiç çıkmamak üzere yerleştirmek zamanı gelmiştir. Bu ülkenin ihtiyacı olan tek şey dürüst, vatanını seven, ahlaklı yöneticilerdir. Bu sebep ile HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ, SAYIN OSMAN PAMUKOĞLU’NUN LİDERLİĞİNDE, HEPAR Bakırköy İlçe Başkanı olarak sizleri partimize, daha doğrusu Ülkemize hizmet etmeye çağırıyorum.
Lütfen bu çağrıya kulak verin, Ülkemizin ihtiyacı olan tek şey iyi yönetilmek, bunu başaracak gücümüz var, yeter ki bize destek olun. Yeter ki sandık başına gitmeden önce kafanızda ki bütün her şeyi bir kenara bırakıp; “Bugün; Ülkem, kendim ve çocuklarım için, hayırlı ve güzel bir iş yapmaya gidiyorum, bu ülkede huzur içinde yaşamak, insanca yaşamak için, HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ, OSMAN PAMUKOĞLU’NA oy vermeye gidiyorum” diyebilin…sizden tek istediğimiz; bugüne kadar sandık başında şans verdiğiniz bütün siyasi partilere verdiğiniz şansı, pişman olmayacağınızdan emin olarak; HAK VE EŞİTLİK PARTİSİNE de vermeniz.

14.7.12

Simre Kampta! :)

Simsim'le ikimiz tek başımıza uçağa binicektik! Nasıl heyecan + nasıl bi korku :)

Babadan ayrılmak zor oldu! Sanırım en çok benim için...

Anca beraber kanca beraberciyim ben!

Bir yere gidilecekse birlikte! Heryere birlikte!

Uzuuuun bi tatil olacağından Haso eşlik edemedi...

Zaten mümkün değil oranın şartlarına Haso uyum sağlayamazdı :)

Erken gittik ki 1 şeyler yer içeriz diye... A aaa olur mu hiç?

Önce bileti sonra kimliğimi kaybettim!

Polisler arasında kucağımda çocuk mekik dokudum!

Gittim bileti tekrar çıkarttırdım ama kimlik yok!

Hadi bi şekilde uçağa biniyim de dönüşte n'apcaz?

Simre kucak ister, Simre kucaktan inmek ister.

Allah'ım ne stres!!!

Sonuçta uçağa bindim ama perişan!

Gittik mi gittik! :)

Simsim tam bir kamp kızıydı!

Benim düştüğüm yollarda düşmedi bile...

Patika yollarda keçi gibi yürümeyi öğrendi...

Anneannesi ve öpücük teyzesi Cristin'le birlikte zorlu şartlara şahane uyum sağladı!

Denizden çıkmak istemedi, orman içinde deliler gibi koştu :)

Kozalak topladı, keçi boynuzunu ağacından koparıp yedi!

Sıcağa, böceğe, taşa, toprağa hiç isyan etmedi İstanbul'a döndüğümüzde ettiği kadar! :))

15.6.12

Büyükbabam!!!

Tatile bayılırım!

Haso bana 'cimri' der!

Halbuki cimrilik değil benimki keşfedilmemişleri keşfetmek, değeri biçilmemişlerin değerini bilmek!

Haziran'ı ortalar ortalamaz yine böyle bir tatil planladım!

Rota; 'İncekum Ömer Özen Orman Kampı'

15 günlük tatilimize Haso'suz gittik. Zaman ve mekan olarak uyduramadık babayı kendimize :)

Burası bebekliğimden beri her yaz en az  20 günümüzü geçirdiğimiz yer!

Bazı saçmasapan şeylere bayılırım ben!

Mesela orda kamp yemeği çıkardı; içinde pek et olmayan bol sulu :)

Bi biber dolması vardı ne zeytinyağlı ne etli sırf lapa pirinç :) Onu yoğurtla öyle bi güzel yerdim ki en şahane etli dolmaya değişmezdim; hala da öyle! :)

Büyükbabam Orman  Mühendisi'ydi. Burası da Orman Bakanlığı'na bağlı bir kamp.

Mühendis ve bakanlıktaki üst düzey yöneticiler ile onların çocukları dışında dışardan giriş kesinlikle yasaktı.

Mevkisi ne olursa olsun herkes çadırlarda kalırdı!

Tuvalet ortaktı :)

Bir ufak televizyon vardı çay bahçesinde; onda da dedeler haberleri izlerdi hep :)

Mesela Ali Kırca eşi ve çocuklarıyla bizim yan çadırımızda kalırdı! Kayınpederi Orman Mühendisi'ydi...

Sonra oteller çoğaldı, gençler azaldı, çocuklar sıkıldı, dedeler birer birer uyumaya gittiler!!

İşte o zaman; çok seçici de olunmadı, uzak yakın tanıdığı olan herkes girebildi herkes tadına vardı buranın...

Benim büyükbabam çok yaratıcı adamdı!

Çok zeki, çok akıllı! 7 Dil bilirdi!

Dünyada gezmediği ülke yoktu!

O ufak tefek boyuna rağmen karizmatikti de!

Ben ona aşıktım, o da bana! Fotoğraf 1947 senesinde yine bi kamptan...

20 sene evvel bir dut ağacının bir dalından siyah dut, bir dalından beyaz dut yerdik biz!

Öyle aşılardı!  Yalova'daki bahçemizde tasarım yapardı resmen :)

İşte buraya da bizi büyükbabam götürdü...

Çok ülke, çok şehir, çok koy gezdik ama böyle deniz görmedik biz!

Çam ağaçları arasında başınıza kozalak düşerken, ayağınıza çam yapraklarının battığı yollarda yürümek marifettir!

Ağustos böceklerinin sesi her an her saniye kulağınızın dibindeymiş gibi gelir...

Deniz için bir cadde geçip Bakanlığa ait alana girer ağaçların arasından denize koşardık!

Şimdi ise geçiş yasak!!! (AKP iktidarı ıssız koyu 'alternatif' otele kiralamayı uygun görmüş olsa gerek)

Emek verenlerin kemikleri sızlarken bizse anılarımızı canlandırmak için;

ve Simsim benim oynadığım yerlerde oynasın, düşsün, denize girip çıkınca gözleri yandığında ağlayıp o tuzun tadını alsın diye kampımıza gittik!



28.5.12

Emziren anneler, Instagram anneleri!

Çınar'ın annesi Bilge'yle arkadaşlığımız gecce.com'dan gelmekte!

Evlendikten sonra ayrı çocuktan sonra apayrı diyaloglarımız başladı bizim!

Birlikte geliştiriyoruz anneliğimizi, çocuklarımızı ve çevremizi...

Emziren anneler grubu var. İnternet meraklısı her anne bilir diyebilirim...

İşte o mailleri okurken, Leileo Zeynep'in emzirme kıyafetleri defilesi için yaptığı duyuruyla başlayan emziren anneler macerama babamın rahatsızlığı döneminde ara vermek zorunda kaldım.

Sonrasında Gelik ve Melis'in tatlı annesi Yazgül'ün düzenlediği oyun grubu buluşmasında tekrar buluştuk anneler olarak...

ve bir gün Instagram çılgınlığı konuşulmaya başlandı.

Yok dedim zaten facebook, blog, internet üzerinden yürüttüğüm işlerim beni vakitsiz bırakmakta bi de ona hiç girmiyim...

İnat ettim girmedim sonra bir hesap açtım öylesine bakındım...

Çocukluk, gençlik, evlendikten sonra eşlerimizle evlerimizden çıkmadığımız arkadaşımın zoruyla iyice girdim içine...

Hoşuma gitti, sevdim, yine anneler var orda kimi emziren annelerden ortak, kimi komşu çıktı, kimi akraba, kimiyse çok uzak ama çok yakın, kimiyse çok yakın ama çok uzak :)

Neredeyse her Perşembe ortak bir noktada buluşma oluyor, katılıp çoluk çocuk konuşuyoruz her zamanki gibi...

Bazı günler de evine davet eden, gelmek isteyen, AVM'de karşılaştığımız IG arkadaşlarımız oluyor :)

Orjinal arkadaşlarımızdan daha çok buluşabiliyoruz...

Spor Benim Yaşam Felsefem!

Bu başlığı atarken çok güldüm :)

Beni tanıyanlar da 'nasıl ya' demişlerdir kesin :)))

Komik bi başlık oldu benim gibi beden derslerinden bile 'Oram ağrıyo, buram ağrıyo' diyerek kaçan biri için :)

Yahu ben minyon bir tip(t)im :)

Ufak tefek boyum ve 46 kilomla yaşadım uzun yıllar...

Sonra bi dönem evlilik, değişen yeme düzeni, tanışılan harika Malatya yemekleri derken 62 kiloda buldum kendimi!!??

Eşim de ben de hava basmış gibi olduk bi ara :)

O sıra çekilmiş fotoğrafım yok, bildiğin gıcık oluyorum tombalak yüzüme ki ben 51 kilo oldum mu 'ah ben napıcam şimdi' diye kafayı yerlere vuran bi tiptim!

Eşimin dediğine göre 'öyle de güzelim, böyle de güzelim'

Sonra başladım saçımı bi bakır, bi siyah, bi röfleli, bi kısa, bi uzun, bi küt filan yapmaya!?!

Eşim hala 'öyle de güzelsin, böyle de güzelsin' demekte?!?

Baktım bu işte bi gariplik var :)

Hem Haso hem ben girdik bi rejime, gidiyoz kıyamete durumları başladı!

Aç kaldık, bayıldık, öldük bittik ama şahane kilo verdik!

Sonra başladı itiraflar; yaa ilk tanıştığımız gibi oldun ne çok kilo almıştın!?! falan filan :)

Baktım hazır kilo verdim, bebek de istiyoruz, tam zamanı dedim ve harika doktorum Altuğ Semiz'in de katı kurallarıyla sadece 8,5 kilo alarak doğuma gittim!

ve doğumdan 2 ay sonra 10 kilo verdim, şahane bi anne oldum.

Bayıldım kendime!

Evet uykusuzdum, 24 saat hareket halindeydim ve genelde açtım ama mutluydum :)

Sonra bi rahatlık geldi 18. aydan itibaren. Evimize Nino doğdu :) Hamur işi şahane lezzetleri, mantılar, popomu kaldırmamalar başlayınca aldım mı ben gene 10 kilo!?!

Tabi anca beraber kanca beraber Haso'm da aldı bi sürü kilo :)

Verdik kafa kafaya ve başladık spora! 1 sene yazıldık! Hadi hayırlısı!! :)

26.5.12

Bensiz Nişantaşı!?! :)

Canım arkadaşım Berrak'ın doğum günü vardı dün akşam. Hristo'da balıklı rakılı bi organizasyona katıldık.

Herşey şahaneydi de ondan şahanesi Simsim'i anneme fena sattım :) Daha doğrusu o gönüllü alıcı çıktı zaten :)

İlk kez bensiz Nişantaşı ayaklanması çıkardılar..

City's'in alt katı Simsim'i görünce 'yine geldi, kaçsak mı, kapatsak mı' şeklindeki klasik bakışlarını mı atsınlar 'ay çok tatlı, hoşgeldin' diye misafirperverlik mi yapsınlar şaşırıyolar :)

Yine oraya gitmişler ve yine ortalığı birbirine katmış bizimki :)

Şöyle uzaktan bakınca çok tatlı, sosyal ve zeki bi kızım var ama yaklaştıkça ve vakit geçtikçe kuduran, kudurdukça canavara dönüşen AVM'lerde tavşan gibi zıplayarak dolaşan bi kız alıyor yerini! :)

Anneannesiyle başbaşa gezmelerinden kalanlar;

Anneannesinin arkadaş teyzelerinin kıyafetleri özenle renk renk çizilerek simsim tasarımına sahip olmuş,

O kadar gezmişler, yürümüşler ki kırmızı kadife botunun önünde delik açılmış :)

Kokoş giden Simsim herzamanki gibi darmadağın dönmüş

ve en önemlisi minik göbişi şişmiş de gelmiş :)))

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...