11.9.10

Pis aşı git burdan! :)

Tatil öncesi doktorumuza aylık genel kontrollerimiz için gittik.

Boyu, posu, kilosu ile ilgili anne ineçe'yi takdir eden doktorumuz 'zatüre' aşısı günü olduğunu söyleyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü :(

Çünkü o aşının birincisi Simoti'mi perişan etmişti!
Allaha şükür ateş, kusma vs gibi yan etkilerimiz hiçbir aşıda olmadı ama bacaktan yapılan bu aşının sıvısı bebeğimin tombik bacaklarında dolaştıkça yakıyordu canını! :(

Geçen sefer aşı olduğunda, gece sabaha kadar her bacağını hareket ettirdiğinde ağlayarak uyanıyordu!

Sabahı sabah etmiştim, bacağını kıpırdatmasın die neler neler yapmıştık babasıyla :(

Şimdi yine o aşının sırası gelmiş işte!

Doktorumuza sabaha karşı yolculuğa çıkacağımızı söylerek ve tatil dönüşü aşı için gideceğimize söz vererek ordan ayrıldık ama ayaklarım varmıyor gitmeye...

Kendimi 'aşı olduğu zamanki acıyı sadece o gece çekecek ama hastalığa yakalnırsa günlerce çekecek' diye avutuyorum ve bu hafta içinde gitmeyi planlıyorum o çirkin aşı için :)

5.9.10

Referandum duma duma dum!

Bloğumda devlet meselelerine değinmiyorum.

Hele hele şu aralar gündemde olan 'Evet' mi 'Hayır' mı polemiklerine hiç girmiyorDum ama tutamadım kendimi!

Her birey özgürdür.

Bireylerin fikirlerine reklamlar, afişler, gösteriler ve erzak kolilerinin üzerinde yazılanlarla yön vermeye çalışmaksa eksiklikten öte bir şey değildir!

Ben Tv'deki reklamlara kanarak deterjan almam, bilmem kaç tane tencere tabak yıkayan bulaşık sıvılarına kanmam, reklamı çok dönen gazeteyi de almam!

Çünkü bence iyinin reklama ihtiyacı yoktur! İyi, iyidir ve zaten bilinir!

Yani sonuç itibariyle bilinçli insan bilinçlidir!

Ona yaz aylarında kömür verseniz de,
erzak kolilerinin üstüne ne yapması gerektiğini vurgulasanız da,
televizyonlarda bangır bangır bağırsanız da,
belediye otobüslerini afişlerle doldursanız da,
yani elinizde ne kadar imkan varsa onu 'reklam' için kullansanız da kanmayan bir kesim elbette vardır!

ve o kesim benim için aslandır, kaplandır!

Okumuştur, okumamış olsa da kendini geliştirmiştir! Reklamlarla etkilenmez, bilinçlidir!

Belki azdır, belki çoktur ama en önemlisi 'doğmuş veya doğacak bebeklerinin geleceğini düşünendir'...

Ben Hukuk okudum; hani değiştirilmeye niyetlenilen anayasayı en güzel haliyleyken birinci sınıfta okudum madde madde!

Eşim reklamcılık okumuş; hani anayasayı değiştirmeye yönelik yönlendirmelerin baş yardımcısı 'reklamlar'la içli dışlı!

Hadi şimdi tekrar düşünelim;

Neden en güzel fındık kreması Nutella iken ve Ülker çokokrem'den çok çok çok daha güzelken ondan daha az reklamı var?
Hatırlarsanız Nutella'nın reklamında fındıklar başrolde iken Çokokremin reklamında onu yerken ayılanlar, bayılanlar ve kafa karıştıran bir sürü ayrıntı!

ya da neden ağzının tadını bilenlerin evindeki zeytinyağı hiç reklamı yapılmayan ayvalıktan alınan 'hakiki sızma zeytinyağları' iken reklamlarda şahane sofralar eşliğinde gösterilen zeytinyağları değil?

Yani derler ya reklamın kötüsü olmaz diye... Bu kadar reklamı yapılanın da iyisi olmaz bence!!!


PS. Reklamlara kanmam derken maalesef  yeni çıkan şekerleme ve çikolataları denememezlik etmem :) ama onların bir iddiası yok ki sadece seratonin hormonu salgılamamı sağlayacaklar :)

4.9.10

Annelik nedir?

Daha önce de 'hamilelik nedir' demişim. Yeniden veya ilk kez okumak isteyenlere; http://meraklianne.blogspot.com/2009/11/hamilelik-nedir-kim-bilir-kimse-bilmez.html

Şimdiyse 'annelik nedir' diye soruyorum kendi kendime :)

ve bence cevaplar işte!

Annelik;

Olgunlaşmaktır! ama öyle armut gibi kayısı gibi değil, bedenen değil fikren olgunlaşmaktır!

Bebeğinin süt kokusunu içine çektiğinde huzur bulmaktır!

Onun kusmuk kokusu ile kaka kokusunu çok uzaklardan tanımak ve haşır neşir olduğunda tiksinmemektir!

Babasıyla olan aşkını kıskanır gibi yapmak ama aslında bayılmaktır!

Büyük adamlar gibi gaz çıkardığında kahkahalarla gülmektir!

Kaka yaptığını yüzündeki ifadeden anlayabildiğiniz an 'üstad' mertebesine erişmektir!

Her hapşırdığında kendine gülen bebeğinizle 'hapşırmaya' farklı açıdan bakabilmektir!

Mutlu bir çocuk olsun diye ana rahmine düştüğü andan itibaren özen göstermektir!

Önemsiz şeylere kafayı takmamayı öğrenmek; en derin üzüntüyü ve mutluluğu bebeğinin gözlerinde bulmaktır!

Ağlamasın diye keşifler üzerine çalışmaktır!

Sevdiği müzikler eşliğinde şarkılar söylemek, arabada giderken çukurlara girmek, ve hatta oynamayı hiç sevmezken kendini göbek atarken bulmaktır!

Uyutmaya çalışırken 'delirmek' ama uyandığı andaki tebessümüyle 'pamuk gibi yumuşamaktır!'

Laf olsun diye değil 'gerçekten' fedakarlık yapmaktır!

Zamana karşı yarışmaktır!

Uyanma saati, uyuma saati, emme saati, oyun saati, gezme saati ve hatta kaka saati, ağlama saati diye günü saatlere bölmek ve deli gibi bunları kağıda dökmektir!

Fazlaca bel ağrısı çekmektir! 'Ana kucağı ve bilumum ekipmanlarını ordan oraya taşımak, bebek arabasını bagajdan indirip kaldırmak, sallamak ve emzirmekten'...

Çok çocuk büyütmek değil tek çocuğu anlamak ve her an dinlemek, gözlemektir!

Sokak gezmelerindeki ilgi alaka zaman zaman 'hijyen' nedeniyle canını sıksa da böyle sevilesi kahkahalar atan bir bebek doğurduğu için 'gurur duymaktır!'

ve en sonuncusu da o daha doğmadan onun için 'blog' açmak ve okunası yazılar yazmaktır! :)

28.8.10

Aslında sütünüz hazır sadece sizden işaret bekliyor!

O işareti verebilmek için;

Etraftan gelen tüm yorumlara kulaklarınızı kapayın!


Odanıza kapanın!

Yanınızda kimseler olmasın! (e malum doğumdan önce de göğsümüzü ortalık yerde açan 1 tip değildik, 1 de onun stresini yaşamayın)

Bebeğinizle sabredin, pozitif olun, sütünüz gelsin ve sonra herkesin yanında EMZİRİN!
O anlarda anne yanında olanlar;

'yok gelmiyor, ah çocuk aç kaldı, mama hazırlayalım, yok yok az geliyor, yağı yok, şunu ye, bunu ye, tutamadı bebek, tüh, vah' demeyin!
olumlu ve pozitif durun!
Yapamıyorsanız sessiz durun, mümkünse yanına da yaklaşmayın, tanıdığım hiçbir kadn göğsüne dikkatlice odaklanılmasından ve sorulmadan birden ellenerek yardım edilmeye çalışılmasından hoşlanmaz...

Olumlu yaşanmış hikayeler anlatın, olucak diyin, gelecek diyin, uğraşmasına zemin hazırlayın, poh pohlayın :)

20.8.10

Ben kimle dolaşıyorum?!?

Bugün yine evde uyku öncesi krizlerimizden birini yaşıyorduk ki toparlandık arabamıza bindik ve klimalı ilk alışveriş merkezine kendimizi attık!

Capacity'e girdik, bu kez kangurumuzla gezmedik çünkü rahat rahat uyusun istedim. Ben de rahat rahat bişeyler yiyip içeyim! :)

Önce biraz uyudu, ben de o sırada biraz mağaza gezdim ama sonra hemen uyandı meraklı! Ne yapıyoruz, nereyi geziyoruz, burda ne var, o kim vs. vs. bakışları atmaya başladı!

Nine West'te içerisi müşteri dolu olmasına rağmen herkes işi gücü bıraktı Simre'nin başına üşüştü.

Bişey soruyorum kimse bana cevap vermiyor!

Ay diyorum napıyo o size öyle?

Bi bakıyorum ki herkesi başına toplamış, eteğini açıyor, gülücükler atıyor, 'aaaaaaaa, uuuuuuuu, yaaaaaa' diye hepsinin ayrı ayrı yüzüne bakarak sohbet ediyor!

Ben benle ilgilensinler diye uğraşırken Simre Hanım sanki ayakkabı alıcak bi müşteriymiş gibi tüm çalışanları başına toplamış!

Neyse çıkıyoruz, her gün ziyaret sözü verip!?! :)

Sonra diğer ayakkabıcıları geziyoruz. ( annesi biraz ayakkabı delisi, ona da annesinden geçmiş :)

Her yerde herkes işi bırakıyor, Simre'nin başına toplanıyor!.

Diğer mağazalar, giyim, yemek vs. Hepsi neredeyse kapıları kapatacak Simre'yle ilgilenecek!

Bi an ben kimle geziyorum dedim.

Ajda Pekkan mı? Ünlü bir oyuncu mu? Yoksa futbolcu mu?

Nesin sen Simre? Büyüdün de küçüldün, büyükken de artist miydin neydin kızımmmmm bırak biraz da annenin istekleriyle ilgilensinlerrrrrrrrr! :)

Sağımızda solumuzda bir sürü bebek arabasıyla gezen bebek var ama herkes Simoti'nin peşinde! Bu nasıl gülüş, ne diyosun sen, o nasıl bakış' sesleri arasında alıp kızımı evin yolunu tutuyorum 'söz, yine gelicez' diyerek tüm mağazalara!

Kanguru'dan halka selam!

Ben yürüyüş yaparken o da arabasında ya da kanguruda etrafa bakmayı çok seviyor!

Meraklıanne'nin kızı da meraklı oldu!

Bebek arabasında bazı ayrıntıları kaçırıyor; manzaralara, dükkanlara ve insanlara tam olarak hakim olamıyor!

Böyle bir durumda da hemen çığlığı basıyor...

Bu yüzden biz de kanguru aldık.

Göğsümüze takıyoruz, eller bacaklar ve kafası oynaya oynaya geziyoruz.

Hamileyken herkesin ilgisini ve sevgisini çeken göbeğimin yerine kanguruyu koydum, yine ilgi çekiyoruz, yine sokak sokak dolaşan milletvekilleri gibi sohbet ede ede geziyoruz! :)

Bebek için alışveriş yaparken doktorumuza danışmadan hiçbir üründe kesin olarak karar veremiyoruz ama bu şekilde aldıktan sonra da gönül rahatlığıyla kullanıyoruz.

Kanguru fikrini doktorumuza danıştığımızda 'Babybjorn' markasını özellikle tavsiye etti.
Sonra bizim de araştırmalarımız neticesinde bebeğin kas, kemik ve duruş pozisyonunu en iyi ayarlayan, taşıyan için de bel ve sırt desteğinin en iyi olduğu, kilit sistemleri ile de en güvenilir kangurunun  Babybjorn olduğunu tespit ettik ve yaz sıcaklarıda terletmeyen dokulu Synergy modelini aldık.

Bu marka Türkiye'de çok da bilinmiyor, bilenlerin ya Amerika geçmişi var ya da tanıdığı... Fiyatları diğer kangurulara göre en az iki katı kadar yüksek ama bebeğin duruş pozisyonu ve güvenilirliği için fiyat hep ikinci plana atılıyor özellikle babamız tarafından :)

Kangurular için; 'aman biz aldık bebeğimiz hiç kullanmadı, çok gereksiz vs.' gibi yorumlar aldığımız için ya kullanmazsa diye içimizde hep bir korku vardı.

İlk denememizde Bingo! Gülücükler atmaya başladı.

Her taktığımızda da halkı selamlayan ünlü birisi gibi herkese ayrı ayrı bakış atıyor, herkese yetişebilmek için kafasını sağa sola sürekli hareket ettiriyor!

Rutin yürüyüşlerimizde komşularımız, esnaf dışında tanımadığım bir sürü insanla da samimi olmuştum. Yürüyüşün sonunda uykuya daldığını da karşıdan gelenlerin 'kısık sesle' sevme girişimlerinden anlıyorum :)

Şimdi enerjik olduğu zamanlar kangurumuzu takıyoruz, halkı selamlıyoruz, alkışlar ve tezahuratlar arasında mutlu mesut eve dönüyoruz!

Uykularım Senin Olsun! :)

Saçını başını yolan, kulaklarını koparan kızımın tek derdi uyumak!

ama 1 türlü uyumuyor!

Yan sallıyorum, yukarı aşağı, ana kucağında hop hop... Hepsi için inanılmaz efor sarfediyorum. Sonunda galip çıkan ben oluyorum ama bitap bi halde, dilim dışarda kalakalıyorum.

Böyle zamanlarda annem 'uykularım senin olsun Simre' diyor ve o gece Simoş deliksiz uyurken ananenin gözüne gerçekten uyku girmemiş oluyor :))

O yüzden bu sözü yasakladım, eşitlikten yanayım, hepimizin uykusu eşit olsun lütfen! :)

Bunlar evde oturduğumuz zamanlarda geçerli.

Dışardayken arabasında, kangurusunda ya da ben araba kullanırken mışıl mışıl uykuya geçiyor kendiliğinden...

Yani Simo'nun gezmeciliği uykusunu bile etkiliyor!

Bakıcı, yardımcı ve annelerin yardımlarını beklemeden tek başıma büyüttüğüm kızımın tüm hareketlerinin, tüm ağlama çeşitlerinin anlamını biliyorum.

Hepsinin çözümü iki dakikamı alıyor sadece...

(Açlık = Emzirmek , Kakasını yapmışsa = Temizlemek, Canı sıkılmışsa = Sohbet)

ama Uykusu gelirse = Çeşit çeşit yaptığım tüm maskaralıklar ya tesadüf üzerine işe yarıyor ya da bir işe yarayan bir daha yaramıyor!

Mesela bir gün elektrik süpürgesiyle evi süpürürken,

Bir gün çamaşır asarken ana kucağında yanıma koyduğumda beni izlerken,

Genelde ana kucağını sallarken,

Birisi varsa birlikte battaniyesinde sallarken,

Atom karınca ananesi kolunda sallarken uyuyor ki en garantilisi bu ama benim kollarım kopuyor, ben yapamıyorum!

Ayakta sallamayı sevmiyorum, açıkçası hiçbir şekilde sallanarak değil kendiliğinden uykuya geçmesini istiyorum.

Uyku yöntemlerinden doktorumun da tavsiye ettiği Tracy Hogg yöntemini uygulamaya çalışıyoruum EASY ( Eating - Activity - Sleeping - You)

Yani öncelikli olarak bebeğin karnını doyuruyorsunuz, sonra onunla oyun oynuyorsunuz, yoruyorsunuz, uyutuyorsunuz ve en son kendiniz için bir şeyler yapmaya fırsat bulduğunuz kısa ama değerli dakikaları kazanıyorsunuz.

Bu yöntemde uyku öncesi bebeğimize kazandıracağımız alışkanlıklarımızın olması ilk amacımız.

Yani uykuya geçmeden önce alışkan olduğu bir rutin olmalı:

Aynı saatte Banyo - Masaj - Pijamalarını giydirmek - Loş ışık ve belki en son uykuya geçmesi için meme ya da ana kucağında hafif sallama bizim rutinimiz.

Simoti'nin şu anki uyku düzeni:

Gün içinde Sabah uyandıktan, temizlik ve sohbet işlemlerimizi bitirdikten sonra 11 gibi tekrar şekerleme uykusu, 2 gibi ikinci uyku, 5 gibi akşamüstü kestirmesi ve akşam 8 gibi yine uyku huysuzlukları ve 10'da kesin uykuya geçiş.

Gece sabaha kadar 3 kez emmek içi uyanıyor ve bu rutin dakika farklarıyla aynen devam ediyor (tabi arada oyun, beslenme, yarım saat Baby Tv, 1 saat oyun halısı aktivitelerimizi uygulamayı atlamazsak)

Dışardayken ya da 'nolur biraz daha uyu Simo' diye sabah biraz daha geç kalkarsak bu düzenimiz tamamen değişiyor. Düzenimiz çok şaşmasın diye de yine de dışarda olduğumuz ve geç kalktığımız zamanlara ait yaptıklarımızı saat saat not tutarak ipleri elimizden bırakmıyoruz! :)

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...