14.4.10

Normal miyim?!? Normal doğum mu?!?!?!?!

Ben normal miyim ki normal doğum istedim!

Aklımda fikrimde çocuk yapmakla ilgili her durumda kaçış yolu olarak sezeryan vardı.

Normal doğum asla asla asla diyordum!

Sonra doktorumla ilk görüşmemizde 'normal doğum yapabilirsin, sen normalsin ve doğal yolu seçmelisin' demesiyle 'uf çattık' demiştim ama nasılsa dik kafalıydım doktorumu da kandırır sezeryanla kurtarırdım paçamı...

Pozitif yaklaşımlarıyla kendilerine hayran bırakan Başak Kutlu Atay ve Nur Sakallı hocalarımla; yoga, doğuma hazırlık çalışmaları vs. derken normal doğumun gerçekten normal olduğunu ve evrelerini öğrendim...

Bebek için ve kendim için en sağlıklısı olduğunu, normal doğumla daha güçlü daha dirençli bi bebek doğacağı fikrini benimsedim.

Bi yandan Hasot, bi yandan doktorum, bi yandan doğum dersi hocalarımdan aldığım tüyolarla 'sezeryana hayır' kampanyalarına katılacak duruma geldim!

ve sonunda 06.04.2010 tarihinde normal doğumla bebeğim Simre'yi dünyaya getirdim.

Belki çok acı vericiydi, belki biraz rezil, zahmetli ve eziyetliydi ama doğum belgesinde normal doğum gerçekleştirdiğim yazısını okudukça kendimle gurur duymam tüm acıları unutturdu!

Bilmiyorum ben normal miyim? Kolaycıyımdır ama Simre bebek için kendimi ateşe attım :) Yandım yandım kül oldum ama gerçekten değdi.

Kimse korkmasın, kimse mecbur kalmadıkça sezeryana yönelmesin, son dakikalarda sezeryan diye yalvarırken bulsanız da kendinizi normal doğum yapmak bi başka keyif veriyor insana! :)

Doktorum kahramanım Altuğ Semiz, bana 9 ay katlandı...

Google maceralarıma güle güle şaşkına döndü...

Kilomu kontrolü, bebeği paranoyak derecesindeki gelişmiş ultrason cihazlarıyla incelemesi ve her ihtimali benimle paylaşması, tek bir nokta bile atlamaması ve verdiği morali ile Çok şahane, sağlıklı bir 9 ay geçirmeme sebep oldu!

Son güne kadar araba kullandım (kendisinin haberi yok, olsa muhtemelen kızardı :)

Son günden bi öncesine kadar gezmeden geri kalmadım;

Cumartesi günü Nişantaşı'nda enine boyuna gezerken, annemin arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında hala alışveriş yapıyorken Pazar günü Hasot'la da alışveriş merkezlerini gezip akşam da arkadaşlarımızla buluşmuşken Pazartesi doğuma gittim.

Allah herkese benimki gibi hamilelik nasip etsin.

Arkadaşlarım 'hamileliğini algılayamadık ki doğum yaptığına inanalım' derken, apartman görevlimiz 'a a a aaa' diye bebekle gördüğünde şaşırıyor.

Eniştem 'hamile insan yerinden kalkarken zorlanır, evinde oturur' derken, kuaförüm 'göbeğine ne oldu, bebek mi doğdu, doğdu da sen neden burdasın' diye şaşırıyor :)

İnşallah bebekle ilgili maceralarım da hamileliğim gibi geçer...

Altuğ Bey'i beklerken 'doktorunuzdan memnun musunuz' sorularına 'aynısından bebek doktoru olsun, daha ne isterim' diyorum.

Şimdi bebek doktoru maceram başlıyor...

Onunla ilgili yazılarım da çok yakında :)

Sarı kedi solaryumda!

ve Simre doğar...

Simre'yle birlikte  korkular, meraklar, endişeler de doğar...

Evimize geldik, toz pembe odamıza Simre'mizle girdik.

Henüz onu beklemiyorduk, evden muayene için çıkmıştık gün sonunda doğum yapmıştım.

Gözleri kocaman açık, uzun saçları kirpi gibi japon kedisi tam :)

Hastanede 1 gece kalmam yeterliymiş ama bakılmak çok hoşuma gitmiş olucak ki bi gece daha kalmak istedim :)

İki gecemiz hastanede geçtikten sonra eve döndük.

İlk günümüz güzel geçti ama bi gariplik vardı. Kedicik hep uyuyodu...

Ev kalabalık, herkes onu sevmeye geldi.

Ama o hep uyuyodu!

İki gün sonra doğuma giren çocuk doktoruyla olan randevumuza gitmek için hazırlandık...

Anne ve baba olarak ilk doktor heyecanını birlikte yaşamak istedik, kimseyi peşimize takmadan kedimizi sepetine koyduk, hastanenin yolunu tuttuk.

Tahliller yapıldı, bilrubinimiz yüksek çıktı. Yani bebeğimiz sarılık olmuştu. Kan uyuşmazlığı dedi doktor, bişiler dedi ve onu acil olarak ışın tedavisine almaları gerektiğini, 4 saat içinde sonuç vermezse kanının değişeceğini ve bunun risk taşıyan bir işlem olduğunu söyledi.

O anda dünya durdu.

Herşeyi kötüye yoran ben; bebek makineye bağlandıktan sonra odadan çıktım. Hastane kafesinde ağla ağla kendimden geçtim... En kötü ihtimali düşünüyodum, daha yeni doğmuş bebeğime bişey olmasından korkuyodum.

O kabus dolu bekleyiş sona erdi. Sonuç güzeldi ama 24 saati hastanede geçirmemiz gerekiyordu.

Simre, cıscıbıl solaryum makinesinin minyatüründe güneşlenir gibi keyifle yatıyordu...

Onu öyle görenler solaryum makinelerinden çıkmayan annesine benzettiler :)

Daha bebeciklikten annesi gibi süsüne düşkün, kokosh olucak besbelli!

9.4.10

Elinize, kolunuza sağlık doktorlarım :)

Saat 11.45 beni doğum odasına aldılar!

Almasalar mı!

Almasınlar...

Bıraksınlar beni!

İmdatlar imdatlarrrrrr :)

Sezeryan da olmaz bu saatten sonra 'epidüral yapın yalvarırım'...

Doktorum beni kandırdı, böyle anlaşmamıştık, ben acı çekiyorum hani hissetmiycektim bu sancıları...

Olmazmış, doğum sırasında sancı hissetmeliymişim...

'Ah doktorum beni doğum odasına kadar getirdin, artık dönüşüm yok bu garip yatağımsı koltuğumsu şeyde 'epidüral' diye yalvarmakla geçiyor son dakikalarım...

Fazla detaya girmiyim, bilahare anlatırım :)

ama şöyle söyliyim saat 11.45'te girdiğim doğum odasında 00.01'de duyulan kedi miyavlaması ile tüm ağrılarım dindi...

Hamileliğim boyunca doktorumdan dolayı çok şanslı olduğumu biliyodum ama o gece nöbetçi olan doktordan da bu kadar şanslı olunmaz ki :)

Doktorlarım elinize, kolunuza sağlık...

Doğum sırasında epidüral diye yalvartıp vermediniz diye size çok kızmıştım ama haklıymışsınız eğer verseydiniz ben doğumu unutup kafam rahat sohbet ederdim:)))

O minik kediyi normal normal dünyaya getirmek için o kadarcık acıyı iyiki çekmişim!

8.4.10

Simre Geliyor!!!!

Günlerden Pazartesi...

Doktorumuza gidiyoruz...

Benim panik atak kurgularım yüzünden her an sezeryan yapılabilirmiş gibi korkuyla gidiyoruz.

Anlattıklarıma bakarak tedirgin olan kayınvalidem de bizimle geliyor..

Tekrar NSTye bağlanıyorum. Hemşireler yine tedirgin... Hissediyor musunuz diyorlar, neyi diyorum. 'Hafif sancınız var da' diyorlar...

Sonra doktorumun yanına gidiyoruz. 'Hımm diyor hafif sancılar başlamış 5 gün sonra görüşürüz'

Ben o sırada geçen görüşmemizde doktorumun anlattıkları ve google'dan bulduklarımla kurduğum senaryodan bahsediyorum.

O anda google'a sorduğum için yine azar işitiyorum, yine hem yazmış, hem oynamışım meğer :)))

sonra hastaneden çıkıyoruz.

Biraz dükkanda oyalanıyorum.

Kayınvalidemi eve bırakıcaktım, önce biraz alışveriş yaptık sonra eve geçtik.

Bu arada belime hafif hafif ağrılar vuruyordu.

Eve geçicek halim kalmamıştı.

Böyle ağrılara alışık olduğum için sesimi çıkarmadan saate bakmaya başladım.

Ağrılar düzenli olarak 15 dakikada bir geliyor sonra hemen geçiyordu.

Biraz uzandım, ağrıların şiddeti artmaya başladı. 10 dakikada bir gelmeye başladı.

Doktorumu arasam mı diye düşündüm sonra dedim ki bunlar yalancı ağrı boşuna aramayayım yine abartmıyım dedim.

Google'a sordum :) Gerçek doğum sancıları ile ilgili yazanların hepsi bana uyuyordu.

ve sancılar 5 dakikada bir belimi bükecek şekilde şiddetlenerek artmaya başladı.

Doktorumu aradım ' aradığınız kişi bir başkasıyla görüşüyor' diyordu o gıcık kadın... Aradım, aradım sonra kayınvalideme 'sanırım benim doğumum yaklaştı' dedim, Hasot'u aradım 'telaşlanma ama sanırım benim doğum sancılarım başladı' dedim.

Sonra sancılarımın en dayanılmaz dakikalarında doktorum aradı (bu arada herşeye panik olan ben, belki doğum sancısı değildir diye hala evde oyalanıyordum) 'sancılarım 3 dakikada bir geliyor, o nişan mı ne o da geldi, napıcam ben' dediğimi hatırlıyorum :)

Doktorum da 'telaşlanma yarım saate kadar hastaneye git, ben de geliyorum' dedi...

Hastane çantam evde, doğumu hiç beklemiyordum, daha kuaföre filan gidicektim...

Duş mu alsaydım, kıyafet değiştireyim,

Ya bişey unutursam sorularıyla o telaşın içinde 'beni eve götürün' dedim.

Akşam trafiğinde Bahçelievler-Bakırköy arasını jet hızıyla geçtik eve vardık, ben asansörün önünde sürüne sürüne eve vardım.

Bebek kıyafetlerini henüz hazırlamamıştım, onları toparladım, lohusa tacımı aldım.

Sürüne sürüne arabaya bindim ve Memorial'ın yolunu tuttuk...

Arabada hayatımda çekmediğim şiddette acı çekiyordum.

Annemle ablam hastaneye çok yakın olduğundan hemen kapıda beni bekliyorlardı.

Acilden girdik, yok kimlik yok neyiniz var sorularıyla delirdim.

Doğum yapıyorum doğum odasına gitmem gerek ne işim var burda diye bağırınca apar topar beni ordan kaçırdılar :)

Odaya çıktım yine o NST'yi bağladılar. Sancıların şiddetine dayanamıyordum artık.

Nefesim kesiliyordu.

Nöbetçi doktor ve hemşireler geldi. Hepsi dilimden çok çekti. Uyuşturun, epidüral yapın, Altuğ Bey'le öyle anlaştık, ağrı çekmiycektim ben diye ağlıyordum. Hiçbiri dinlemiyordu.

Alerjiniz var mı, adınız ne, o ne bu ne, kimlik numaranız!

Yalvarmamı kimse dinlemeyince duygu sömürüsü yapmaya başladım. Bakın uyuşturmazsanız bayılırım ben. Ağrıya dayanamam ben, hemen bayılırım tansiyonum düşer diyordum.

Ama nafile...

Dinlemediler...

Biraz bekleyin, birazdan epidüral yapıcaz diye geçiştirdiler...

Ağrıların çoğunu çektikten sonra çok şükür anestezi uzmanı geldi epidüral yaptı.

Sanki o da kolaymışmış, sırtımda yeri bulamadı, denedi olmadı, hem o şanet ağrı hem o iğnenin acısı derken artık tükenmiştim.

Hemşireye de, o doktora da, doktoruma da hatta Simre'ye de sinir olmuştum :)

Sonra ettiğim laflar ve çektirdiklerim için hepsinin gönlünü aldım...

Nöbetçi hemşire de o kadar iyiydi ki! Bütün gece bana da bebeğime de çok güzel baktı. Hatta onun yüzünden 1 gece daha kalmak istedim ama denk gelemedik :) sonra ona da dedim o sancıları çekerken, o sorduğun sorular insanı deli ediyor, o anda deli oldum deli deli! :)

3.4.10

Simre'cik erken mi gelicek?!?

Bugün kontrollerimiz vardı.

Ultrasonik bebişimizi ekrandan göreceğimiz son kareler için Memorial'ın yolunu tuttuk ablamla birlikte...

Doktorumuz doktorumuz Altuğ Semiz'e varamadan NST odasına aldılar beni...

Neymiş NST? Hemen merakımızı giderelim.

Göbeğime 2 tane şey takıyorlar, birisi bebeğin kalp atışlarını birisi benim sancılarımı makinede kaydediyor.

Elime de bi tık tık, bebek oynadıkça ona tıklıycakmışım...

Kızım bi anda atağa geçiyor, ben hemen tık tık tık tık sonra uykuya dalıyor...

Hemşireler beğenmediler, doktoruma gösterdiler o da beğenmedi, normalde 20 dk olan süreyi 55 dk'ya uzattılar.

Herşeyden panik atak olan ben, nedense telaşlanmadım, hareketlerinin ne kadar abartılı olduğunu bildiğimden 'neyini beğenmediniz' diye sorup gülüyorum...

Sonra doktorumuzun odaısna geçiyoruz dın dın dın dın dındın :)

Altuğ Bey'in ağzından dökülen sözler, yüreğimi hop hop ettiriyo çünkü Simre her an gelebilirmiş...

Artık dışarda büyümesi onun için daha uygunmuş, sıkılmış minyatür kurbağa :)

Plasentayla beraber sığamaz olmuşlar 'benim yerim daraldı, çıkarın beni burdan' der olmuş Simre'cik...

Üzüldüm yine çünkü 37+3 haftalıktı bebeğim...

Halbuki karnımda büyüsün büyüsün kocaman olsun şişko olarak doğsun istiyodum ama karnımın yapısından falanından filanından max. büyüme kapasitesine ulaşmış kendisi :)

Doktorumuzdan çıktık, google'a girdim (kaç kez bu konuda azar işitmeme rağmen us- lan- ma- dım :)

Google'a plasenta yazdım, sığmıyor yazdım, bebek yazdım, erken doğum yazdım hepsini birleştirdim ve ortaya 'plasenta yetersizliği' diye bişey çıkardım. Ordan da 'asimetrik büyüme gerilemesi'ne geldim ve bunları birleştirip içeriklerini öğrenince gene komalardan komalara girdim :)

Gerçekten rahatsızım, biliyorum...

Doktoruma söz vermiş olsam da yine yapacağımı yaptım bi de üstüne üstlük herkese bu okuduklarımdan bahsedip doktoumun dedikleriyle birleştirdim ve ortaya kalp ritmi bozuk, ciğerlerine hava gitmeyen ve sezeryanla alınması gereken bi bebek çıkardım.

Tüm hafta sonunu da bu stresle geçirdim ve geçirttim...

Annemin anlattıklarımdan kafası karışmış olucak ki benim huyumu da bildiğinden gizli gizli doktorumu aramış, herşeyi doğru düzgün öğrenmiş ama ben o yazıları doktorumla konuşmadan tatmin olur muyum? Olmaaam... Pazartesi günkü randevuyu bekliyorum, belki de Pazartesi sezeryan mı olur diye de düşünmeden edemiyorum, tamam tamam sustum! :)

22.3.10

20lik dişim eksikti!

1 Simre alana 20'lik diş bedava!

Geçen gün arkadaşlarımızla otururken konu nerden açıldı hatırlamıyorum da 20'lik dişlerden bahsetmeye başladık.

Dedim ki ' benim 20'lik dişim çıkmadı, artık çıkmaz heralde'... Demez olaydım!

Cumartesi konuştuk Pazartesi gecesi acile taşındık!

Ben dilimle getiriyorum herşeyi başıma :)

Neymiş efendim, 20'lik dişim çıkmaya çalışıyomuş, apse yapmış, yarılıp çekilmesi gerekiyomuş ama doğumuma az kaldığı için o anda doğum gerçekleşebilirmiş en iyisi ertesi gün hastaneye gidip doktorum nezaharetinde hastanedeki bir diş hekimine gitmekmiş.

Ben o ağrıyla o geceyi nasıl atlattım bilemiyorum.

Ertesi gün koştura koştura doktoruma gittim, konuşamaz bi halde...

Acile gittiğimiz diş hastanesindeki doktorun dediklerini anlattım yana yakıla... Bi yandan da keşke hastane çantasını da getirseydik diye hayıflanıyordum :)

Of meğer yine abartmışım, öyle şey olmazmış, antibiyotik tedavisiyle apse geçermiş sonra çektirebilirmişim...

Sonra hastanedeki diş hekimine gittim, antibiyotik verdi, 3 gün sonra da dişi çekeceğini söyledi...

Tamam deyip çıktım ama içime sinmedi doktor fobisi olan ben güvenemem ki öyle her doktora...

Hayatımda tanıdığım ve güvendiğim iki doktordan biri Mehmet Ali Özer'i aradık hemen;

O bana 32 dişini çekicem dese çek Mehmet Ali abi derim :)

(diğerini biliyosunuz bloğun başından sonuna bahsediorum zaten :)

'Sakın demiş, şimdi ne 20'lik diş çekmesi, Sitare hassastır, kasar kendini kafaya takar, doğurası yoksa da doğurur'

Onu dinledim tabiki, dişimi çektirmedim. 3 gün kadar hiç 1 şey çiğneyemedim, konuşamadım ama sonra antibiyotikle birlikte 4. gün tüm ağrım sızım dindi.

En yakın zamanda çenemin derinliklerinde saklı kalmış 20'lik dişim Mehmet Ali abinin ellerinden öper :)

15.3.10

En'lerin doktoru :))

Simre'nin boyu uzuyor, sürekli kilo alıyor.

Minik çikolatamızın gramajı artıyor :)

Dünkü kontrolümüzde kilomuz 1870 olmuştu.

Her gittiğimde beni tartan doktorumun hassas tartı modundaki yaklaşımıyla hamileliğimden şu ana kadar 6 kg almış bulunmaktayım :)

Söylediğine göre de bundan sonra maksimum 3 kilo daha alırmışım. Sonrasında da bu kiloların hepsini tıkır tıkır gönderirmişiz :)

Hayatı boyunca sebzelerle beslenen, kilosuna dikkat eden ama evliliğimizin ilk zamanlarında doğu kültürüne alışık olmayan midem ve gözlerimin azizliğine uğrayarak 12 kilo almış bir kişi olarak benden bekleneni yaptım ve başardım!

Koskocaman göbekli (hala bu erkek göbeği, yanlardan almadın, kilo almadın, bu bebek erkek' diyenler var :) ama arkadan bakınca bildiğimiz Sitare olan ben, artık çok yakında Simre'yi gururla tüm sevdiklerimize koklanması için sunucam :)

Sevgili doktorum doktorum Altuğ Semiz'le ilk görüşmemizde 'yandın! Kilo konusunda en sert doktoru buldun' demesiyle o anda doğru doktor kararı verdiğimi anlamıştım zaten...

Doktorum! o cümleyi şöyle değiştirelim; 'yaşadım! En ilgili, benim gibi en pimpirikli, en kuşkulu, en araştırmacı, en anlatıcı, en açıklayıcı, Hasot'un gelmedği tek gittiğim zamanlarda Hasot'u en azarlayıcı, enn süpeeeer doktoru bulmuşum :)

Bu aralar muayenelere o kadar keyifli gidemiyorum, sebebi de doğumun yaklaşmış olması...

Benim merakım dinmiyor, yanında hediye olarak bir de korku getiriyor :)

Bu bebeği büyütmesi, böyle karnımızda sevmesi güzel ama çıkış işlemleri olmasa olmaa mı :)

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...