8.4.10

Simre Geliyor!!!!

Günlerden Pazartesi...

Doktorumuza gidiyoruz...

Benim panik atak kurgularım yüzünden her an sezeryan yapılabilirmiş gibi korkuyla gidiyoruz.

Anlattıklarıma bakarak tedirgin olan kayınvalidem de bizimle geliyor..

Tekrar NSTye bağlanıyorum. Hemşireler yine tedirgin... Hissediyor musunuz diyorlar, neyi diyorum. 'Hafif sancınız var da' diyorlar...

Sonra doktorumun yanına gidiyoruz. 'Hımm diyor hafif sancılar başlamış 5 gün sonra görüşürüz'

Ben o sırada geçen görüşmemizde doktorumun anlattıkları ve google'dan bulduklarımla kurduğum senaryodan bahsediyorum.

O anda google'a sorduğum için yine azar işitiyorum, yine hem yazmış, hem oynamışım meğer :)))

sonra hastaneden çıkıyoruz.

Biraz dükkanda oyalanıyorum.

Kayınvalidemi eve bırakıcaktım, önce biraz alışveriş yaptık sonra eve geçtik.

Bu arada belime hafif hafif ağrılar vuruyordu.

Eve geçicek halim kalmamıştı.

Böyle ağrılara alışık olduğum için sesimi çıkarmadan saate bakmaya başladım.

Ağrılar düzenli olarak 15 dakikada bir geliyor sonra hemen geçiyordu.

Biraz uzandım, ağrıların şiddeti artmaya başladı. 10 dakikada bir gelmeye başladı.

Doktorumu arasam mı diye düşündüm sonra dedim ki bunlar yalancı ağrı boşuna aramayayım yine abartmıyım dedim.

Google'a sordum :) Gerçek doğum sancıları ile ilgili yazanların hepsi bana uyuyordu.

ve sancılar 5 dakikada bir belimi bükecek şekilde şiddetlenerek artmaya başladı.

Doktorumu aradım ' aradığınız kişi bir başkasıyla görüşüyor' diyordu o gıcık kadın... Aradım, aradım sonra kayınvalideme 'sanırım benim doğumum yaklaştı' dedim, Hasot'u aradım 'telaşlanma ama sanırım benim doğum sancılarım başladı' dedim.

Sonra sancılarımın en dayanılmaz dakikalarında doktorum aradı (bu arada herşeye panik olan ben, belki doğum sancısı değildir diye hala evde oyalanıyordum) 'sancılarım 3 dakikada bir geliyor, o nişan mı ne o da geldi, napıcam ben' dediğimi hatırlıyorum :)

Doktorum da 'telaşlanma yarım saate kadar hastaneye git, ben de geliyorum' dedi...

Hastane çantam evde, doğumu hiç beklemiyordum, daha kuaföre filan gidicektim...

Duş mu alsaydım, kıyafet değiştireyim,

Ya bişey unutursam sorularıyla o telaşın içinde 'beni eve götürün' dedim.

Akşam trafiğinde Bahçelievler-Bakırköy arasını jet hızıyla geçtik eve vardık, ben asansörün önünde sürüne sürüne eve vardım.

Bebek kıyafetlerini henüz hazırlamamıştım, onları toparladım, lohusa tacımı aldım.

Sürüne sürüne arabaya bindim ve Memorial'ın yolunu tuttuk...

Arabada hayatımda çekmediğim şiddette acı çekiyordum.

Annemle ablam hastaneye çok yakın olduğundan hemen kapıda beni bekliyorlardı.

Acilden girdik, yok kimlik yok neyiniz var sorularıyla delirdim.

Doğum yapıyorum doğum odasına gitmem gerek ne işim var burda diye bağırınca apar topar beni ordan kaçırdılar :)

Odaya çıktım yine o NST'yi bağladılar. Sancıların şiddetine dayanamıyordum artık.

Nefesim kesiliyordu.

Nöbetçi doktor ve hemşireler geldi. Hepsi dilimden çok çekti. Uyuşturun, epidüral yapın, Altuğ Bey'le öyle anlaştık, ağrı çekmiycektim ben diye ağlıyordum. Hiçbiri dinlemiyordu.

Alerjiniz var mı, adınız ne, o ne bu ne, kimlik numaranız!

Yalvarmamı kimse dinlemeyince duygu sömürüsü yapmaya başladım. Bakın uyuşturmazsanız bayılırım ben. Ağrıya dayanamam ben, hemen bayılırım tansiyonum düşer diyordum.

Ama nafile...

Dinlemediler...

Biraz bekleyin, birazdan epidüral yapıcaz diye geçiştirdiler...

Ağrıların çoğunu çektikten sonra çok şükür anestezi uzmanı geldi epidüral yaptı.

Sanki o da kolaymışmış, sırtımda yeri bulamadı, denedi olmadı, hem o şanet ağrı hem o iğnenin acısı derken artık tükenmiştim.

Hemşireye de, o doktora da, doktoruma da hatta Simre'ye de sinir olmuştum :)

Sonra ettiğim laflar ve çektirdiklerim için hepsinin gönlünü aldım...

Nöbetçi hemşire de o kadar iyiydi ki! Bütün gece bana da bebeğime de çok güzel baktı. Hatta onun yüzünden 1 gece daha kalmak istedim ama denk gelemedik :) sonra ona da dedim o sancıları çekerken, o sorduğun sorular insanı deli ediyor, o anda deli oldum deli deli! :)

3.4.10

Simre'cik erken mi gelicek?!?

Bugün kontrollerimiz vardı.

Ultrasonik bebişimizi ekrandan göreceğimiz son kareler için Memorial'ın yolunu tuttuk ablamla birlikte...

Doktorumuz doktorumuz Altuğ Semiz'e varamadan NST odasına aldılar beni...

Neymiş NST? Hemen merakımızı giderelim.

Göbeğime 2 tane şey takıyorlar, birisi bebeğin kalp atışlarını birisi benim sancılarımı makinede kaydediyor.

Elime de bi tık tık, bebek oynadıkça ona tıklıycakmışım...

Kızım bi anda atağa geçiyor, ben hemen tık tık tık tık sonra uykuya dalıyor...

Hemşireler beğenmediler, doktoruma gösterdiler o da beğenmedi, normalde 20 dk olan süreyi 55 dk'ya uzattılar.

Herşeyden panik atak olan ben, nedense telaşlanmadım, hareketlerinin ne kadar abartılı olduğunu bildiğimden 'neyini beğenmediniz' diye sorup gülüyorum...

Sonra doktorumuzun odaısna geçiyoruz dın dın dın dın dındın :)

Altuğ Bey'in ağzından dökülen sözler, yüreğimi hop hop ettiriyo çünkü Simre her an gelebilirmiş...

Artık dışarda büyümesi onun için daha uygunmuş, sıkılmış minyatür kurbağa :)

Plasentayla beraber sığamaz olmuşlar 'benim yerim daraldı, çıkarın beni burdan' der olmuş Simre'cik...

Üzüldüm yine çünkü 37+3 haftalıktı bebeğim...

Halbuki karnımda büyüsün büyüsün kocaman olsun şişko olarak doğsun istiyodum ama karnımın yapısından falanından filanından max. büyüme kapasitesine ulaşmış kendisi :)

Doktorumuzdan çıktık, google'a girdim (kaç kez bu konuda azar işitmeme rağmen us- lan- ma- dım :)

Google'a plasenta yazdım, sığmıyor yazdım, bebek yazdım, erken doğum yazdım hepsini birleştirdim ve ortaya 'plasenta yetersizliği' diye bişey çıkardım. Ordan da 'asimetrik büyüme gerilemesi'ne geldim ve bunları birleştirip içeriklerini öğrenince gene komalardan komalara girdim :)

Gerçekten rahatsızım, biliyorum...

Doktoruma söz vermiş olsam da yine yapacağımı yaptım bi de üstüne üstlük herkese bu okuduklarımdan bahsedip doktoumun dedikleriyle birleştirdim ve ortaya kalp ritmi bozuk, ciğerlerine hava gitmeyen ve sezeryanla alınması gereken bi bebek çıkardım.

Tüm hafta sonunu da bu stresle geçirdim ve geçirttim...

Annemin anlattıklarımdan kafası karışmış olucak ki benim huyumu da bildiğinden gizli gizli doktorumu aramış, herşeyi doğru düzgün öğrenmiş ama ben o yazıları doktorumla konuşmadan tatmin olur muyum? Olmaaam... Pazartesi günkü randevuyu bekliyorum, belki de Pazartesi sezeryan mı olur diye de düşünmeden edemiyorum, tamam tamam sustum! :)

22.3.10

20lik dişim eksikti!

1 Simre alana 20'lik diş bedava!

Geçen gün arkadaşlarımızla otururken konu nerden açıldı hatırlamıyorum da 20'lik dişlerden bahsetmeye başladık.

Dedim ki ' benim 20'lik dişim çıkmadı, artık çıkmaz heralde'... Demez olaydım!

Cumartesi konuştuk Pazartesi gecesi acile taşındık!

Ben dilimle getiriyorum herşeyi başıma :)

Neymiş efendim, 20'lik dişim çıkmaya çalışıyomuş, apse yapmış, yarılıp çekilmesi gerekiyomuş ama doğumuma az kaldığı için o anda doğum gerçekleşebilirmiş en iyisi ertesi gün hastaneye gidip doktorum nezaharetinde hastanedeki bir diş hekimine gitmekmiş.

Ben o ağrıyla o geceyi nasıl atlattım bilemiyorum.

Ertesi gün koştura koştura doktoruma gittim, konuşamaz bi halde...

Acile gittiğimiz diş hastanesindeki doktorun dediklerini anlattım yana yakıla... Bi yandan da keşke hastane çantasını da getirseydik diye hayıflanıyordum :)

Of meğer yine abartmışım, öyle şey olmazmış, antibiyotik tedavisiyle apse geçermiş sonra çektirebilirmişim...

Sonra hastanedeki diş hekimine gittim, antibiyotik verdi, 3 gün sonra da dişi çekeceğini söyledi...

Tamam deyip çıktım ama içime sinmedi doktor fobisi olan ben güvenemem ki öyle her doktora...

Hayatımda tanıdığım ve güvendiğim iki doktordan biri Mehmet Ali Özer'i aradık hemen;

O bana 32 dişini çekicem dese çek Mehmet Ali abi derim :)

(diğerini biliyosunuz bloğun başından sonuna bahsediorum zaten :)

'Sakın demiş, şimdi ne 20'lik diş çekmesi, Sitare hassastır, kasar kendini kafaya takar, doğurası yoksa da doğurur'

Onu dinledim tabiki, dişimi çektirmedim. 3 gün kadar hiç 1 şey çiğneyemedim, konuşamadım ama sonra antibiyotikle birlikte 4. gün tüm ağrım sızım dindi.

En yakın zamanda çenemin derinliklerinde saklı kalmış 20'lik dişim Mehmet Ali abinin ellerinden öper :)

15.3.10

En'lerin doktoru :))

Simre'nin boyu uzuyor, sürekli kilo alıyor.

Minik çikolatamızın gramajı artıyor :)

Dünkü kontrolümüzde kilomuz 1870 olmuştu.

Her gittiğimde beni tartan doktorumun hassas tartı modundaki yaklaşımıyla hamileliğimden şu ana kadar 6 kg almış bulunmaktayım :)

Söylediğine göre de bundan sonra maksimum 3 kilo daha alırmışım. Sonrasında da bu kiloların hepsini tıkır tıkır gönderirmişiz :)

Hayatı boyunca sebzelerle beslenen, kilosuna dikkat eden ama evliliğimizin ilk zamanlarında doğu kültürüne alışık olmayan midem ve gözlerimin azizliğine uğrayarak 12 kilo almış bir kişi olarak benden bekleneni yaptım ve başardım!

Koskocaman göbekli (hala bu erkek göbeği, yanlardan almadın, kilo almadın, bu bebek erkek' diyenler var :) ama arkadan bakınca bildiğimiz Sitare olan ben, artık çok yakında Simre'yi gururla tüm sevdiklerimize koklanması için sunucam :)

Sevgili doktorum doktorum Altuğ Semiz'le ilk görüşmemizde 'yandın! Kilo konusunda en sert doktoru buldun' demesiyle o anda doğru doktor kararı verdiğimi anlamıştım zaten...

Doktorum! o cümleyi şöyle değiştirelim; 'yaşadım! En ilgili, benim gibi en pimpirikli, en kuşkulu, en araştırmacı, en anlatıcı, en açıklayıcı, Hasot'un gelmedği tek gittiğim zamanlarda Hasot'u en azarlayıcı, enn süpeeeer doktoru bulmuşum :)

Bu aralar muayenelere o kadar keyifli gidemiyorum, sebebi de doğumun yaklaşmış olması...

Benim merakım dinmiyor, yanında hediye olarak bir de korku getiriyor :)

Bu bebeği büyütmesi, böyle karnımızda sevmesi güzel ama çıkış işlemleri olmasa olmaa mı :)

5.3.10

O endişeli, ben meraklı :)

Simre'nin adını burdan duyurduktan sonra artık herkese söylemeye başladık.

Ondan önce en en en yakınlarımız biliyordu sadece...

Şimdi benzinci, market, kasap, kuaför ve yoldan geçen ismini bilmediğim teyzeler kızımızın adını biliyor artık! :)

Genç kızlar bi kenara not alıyor, çok beğendim. 'Anlamı da çok güzel, ben de bu ismi koymak istiyorum' diyorlar...

Biz ilk anda çok beğendik ama herkesten bu kadar süpper tepkiler alacağımız aklımıza gelmemişti.
Facebook'ta bloğun linkini verip herkese bebişimizin ismini duyurduğumuzda aldığımız tepkiler süper süper süperüstüydü :)
Yorum yapan, beğenen tümmmm arkadaşlarımıza, sevdiklerimize kocaman kocaman teşekkürler ediyoruz.


Ablamın heyecanla ismi bulup bana ilk söylediği anı hatırlıyorum da...

Çeşitli testler ve hurafelere göre cinsiyeti erkek çıkan bebeğin doktorumuz tarafından 'kız' olduğunu öğrendiğimiz gündü.

Biz biraz buruktuk çünkü erkek için isim hazırdı, planlar hazırdı, ona alışmıuştık...

ve tabi erkek bebeğin ismi şimdi beni kıskanan Hasot tarafından bulunmuştu :)

Onun ismine çok yakın, onu tamamlayan bi isimdi.

Benim adımdan da bi harf içeriyordu çok şükür :P

Evet, ben de onu o zaman kıskanıyordum!

Ama ne oldu, döndü dolaştı Sitare'nin yıldızı parladı kalbimizdee :)

Kıskanma sırası Hasot'ta! :)

Ben 'canım kızım, benim kızım, benim parçam' diyorum diye birileri çok bozuluyor...

'sadece senin kızın mı, senin parçan mı' diye buruluyor...

'Sen o blogda yazıyorsun, sanki sadece senin kızınmış gibi' diye Sezercik numaraları yapıyor.

Sen de yaz diyorum, yazıcam zaten diye hırslanıyor.

Yakında 'endişelibaba' diye bi blog açılırsa şaşırmayın :)

Neden mi endişeli baba;

Çünkü hamileliğimden beri, bilmediğimiz bu yola girdiğimizden beri ben aşırı meraklı,

O da iki kaşı havaya kaldırarak nasıl yapıyorsa alnında 5 tane enine çizgi oluşturduğu gözleri açık bakışlarıyla oldukça endişeli :)

Ufak bir ağrım olsa,

Numaradan 'ay' desem,

ve şu son zamanlarda 'doğumla ilgili şakalarımla' hemen endişeli bakışlar devrede :)

Bu arada her zamanki geyikliklerim yüzünden 'yalancı çoban' gibi tüm inandırıcılığımı yitirip ortada kalırsam şaşmayın :)

3.3.10

Bebişimizin ismi?!?!?!?

Bebişimizin ismi, cinsiyetini öğrendiğimiz günden beri belli...

İsim arama sitelerini didik didik didiklerken ablam da bir yandan araştırmış.

Benim kenara yazdığım 4 ihtimalin içinden birisini bulmuş ve heyecanla benimle paylaşmıştı.

İşte o isim; bebeğimizin ömür boyu taşıyacağı, onunla yaşayacağı isim oldu..

Babası da ismi duyunca bayıldı bayıldı bayıldıııııııı :)

Büyüklere önce biraz yabancı gelse de sonra 'annesinin adından sebep' zorluğuna alışıldı ve yine bayılındı...

Doktorumuz öğrendiğinde ayrı bayıldı...

Bayıldıkları direk duydukları isim değil! İsmin anlamı ve annesinin adıyla olan uyumu! (Babamız kıskanma :)

Ben küçükken adımı hiç sevmezdim!

Öğretmenler hep farklı bir şekilde telaffuz ederlerdi...

Sitella, Stara, Star ve bi takım kısaltmalar...

İsmimi sorduklarında sürekli tekrarlamak zorunda kalırdım, bıkmıştım!

Sonra Türk olmadığımı iddia eden konuşmalar vs.

Anneme kızardım kolay bir isim neden koymadınız diye...

Eğer ikinci bir adım olsa direk onu kullanırdım o zamanlar...

Sonraları ismimin ne kadar kalıcı olduğunu gördüm.

Zor anlaşılıyordu ama zor unutuluyordu.

Belki çoğu insanın tanıdığı tek Sitare bendim.

Hani içinde Sitare geçen bir konuşma geçse; 'hani'ufak, tefek şirin kız mı' diyenlerin çok olduğunu biliyorum :)

Hasot, arkadaşlarına benden bahsettiğinde içlerinden tanıyan çıkmış ve yine bu ifadelerle beni anlatmışlar :)

Rock müzikle ilgilendiğim zamanlarda 'Sitare' dendiğinde yine akıllara ben geliyordum aradan 10 seneden fazla geçmesine rağmen yine 'Sitare' dendiğinde direk hatırlanmak çok güzel!

Hangi Sitare, denmez hiç...

Bellidir, benimdir o cadı :)

Her yere elimi attığımdandır ki Kenan Erçetingöz, Serdar Ortaç, Okan Bayülgen ve Beyaz'ın da bildiği ufak tefek Sitare benimdir :) Hatta Beyaz, ismin ne kadar enteresan diyip skeçlerinde kullanmıştır...

Maalesef hocalar da beni unutmazlar. Hangi Ebru, hangi Hande demezlerdi anneme. 'Hımm demek Sitare'nin annesi sizsiniz' diye başlardı görüşmeler...

İşte kızımın adı da böyle herkesin hafızasında yer edecek bir isim olacak!

Kimse onu unutmasın, kimseyle karıştırılmasın ve o da aklı erdiğinde ismiyle gurur duysun diye...

Benim adım SİTARE, farsça kökenli, anlamı ise; Dünyaya en uzak olan ama en net görülebilen YILDIZ.

Kızımızın adı ise SİMRE; YILDIZIN yeryüzüne yansıması anlamına geliyor.

Yani  işte Simre benim gölgem, benim parçam, benim canım, benim şanslı ve güzel kızım :)

1.3.10

Haso uses me :)

Geçen hafta Hasot'un arkadaşının nikahına gittik.

Takı kuyruğu uzadıkça uzuyor, sonu gelmiyordu...

Hasot, işte beni o anda kullandı!

'Gel' dedi ve damadımızın teyzesiyle beni en öne getirdiler... Aradan sıyrıldık. Çok utandım, halbuki ben beklerdim ama birisinin beklemeye niyeti yoktu, kendisine bahane doğdu, o sevmez öyle kuyrukları filan...

---

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...