25.5.13

Tanrı bizi 3 gün sevdi :)

İlk gün hayalini kurduğumuz 'tekne turları' dolusu tatil için tekne turu soruşturduk meğer sezon açılmadığından turlar başlamamış..

O anda Tanrı'nın sevip de o adaya bıraktığı insanlardan birisi bizi balıkçı kayığıyla gezdirdi 'tekne turu' havasında :)

Merdivensiz olmasından sebep denizin keyfini çıkaramadım çünkü bizim yazlıktan beni bilenler bilir popomu kaldırıp da kayığa asla çıkamam, ya sakatlanırım ya da kıyıya yüzmek zorunda kalırım :)

Risk almıyım dedim bi anne olarak malum gelmeden önce 'çocukla tatil? Hem de böyle bi tatil? Tekne turu mu? Koylar mı? Deniz soğuk, yol uzun, hava sıcak nasıl yani :)' sorularına çokça maruz kaldık :)

Ama ben Simsim'e doğuma gideceğim güne kadar gezdim, doğumdan sonra da taktım sırtıma gezmeye devam ettim...

Evde durduğumuz zamanlarda uyumayan ve huysuzlanan çocuk gezerken öyle uyumlu ki! :)

Balıkçı kayığı 'tar tar tar' ederken, sürekli durup 'şılaaap' diye atlayan Sii'nin her seferinde denize kavuşma sesi, yeniden çalışan motorun sesine rağmen 2 saat boyunca kucağımda mışıl mışıl uyudu..

Hatta bir ara o da derin sulara bıraktı kendini, denizin soğukluğuna bakmadan :)

Ertesi gün Datça'daki diğer koyları keşfedelim diye çıktık ama Palamutbükü'ndeki 'turkuaz' rengi hiçbir yerde bulamadığımız için ilerlemeye devam ettik ve kendimizi Marmarise doğru giderken bulduk :)

Geri dönmek zor gelmesin diye 'orhaniye' kız kumunda durduk ve metrelerce bilek hizasındaki sularda denizi ortasından yürüdük :)

Oraya varmadan önce de tepeden görüp de beğendiğimiz bir koy için arabayı ani bi kararla kenara çekip keçiler gibi düşe kalka denize doğru indik ve bu koyda deniz sefası yaptık!  Issız, kimsesiz, kirlenmemiş bu koyu da kesinlikle Tavsiye ederim!!

Orhaniye kız kumu demişken belirtmemde fayda var! Kız kumu değil orası! Kız taşı, çakıl taşı! Ayak delen filan olmalı ismi :)

Mutlaka yanınızda ayakkabıyla gidin, küçük çakıl taşlarında yürümek tam bir çin işkencesi turistler 'ah oh' diye diye yürümeye çalışıyorlardı!

Bi de orayı işletenler, fotoğrafçılar görülmeye değer esas!

Bu sezonda pek Türk gitmiyor olsa gerek 'turistlerin ne anası kaldı, ne bacısı ne de namusları!' ettikleri küfürün, yalakalığın haddi hesabı yok! Biz böyleyiz işte şu gözle gördüğümüz bize yakın Yunanistan'a uzak 'yunan adalarının' neden bizde olmadığının ispati!!

Biz ne yönetmeyi biliriz, ne sahip çıkmayı, ne de iletişimi!

Bizim Türk olduğumuzu farkedince 'karılara etme küfür Türk bunlar lan' demeye başladılar'!

Kendimizi oradan kurtardık ve cennetimize döndük!

Sımsıcak insanları, güven veren gülümsemeleri, gülümseten tatlı şiveleri, araba anahtarı, cüzdanınızı ortada, kapınızı da açık bırakabilirsiniz; kimsenin aklına kötü bir düşünce gelmez, kötülük etmez, sezon açılır da insanlar akın ederse ne olur bilemem :) Ben yerli halkından bahsediyorum :)

Gözlemeci abla bize abla, çocukları bizlere kardeş, yeri geldi rehber, yeri geldi Simsim'in en sevdikleri oldular!

Simsim 'çişim var' dediğinde 'dur bi dakka Sinem banyoda' diye bavul toparlarken ben; Simsim kapıdan çıkıp teyzeleriyle tuvaletine gitmiş de haberim yok :)))

Odalarda tv varmış! Gözüme öyle bişey ilişti de bir kez bile dokunmadık!

Yanımızda ipad götürdük, Simsim elini sürmedi!

Teknoloji kirliliğinden uzak, sakin, turkuaz mavisi şahane bi tatil yaptık Palamutbükünden ayrılmadan!

Bi akşam Eski Datça'ya Can Yücel'in evini görmeye gittik, evler, sokaklar öyle güzeldi ki hayran kaldık!

Ağzımız açık etrafa bakınırken 'yerdeki solucanlara bak' hatırladığım son söz oldu!

Sonra simsimi de bırakıp hızla koştum en solucansız noktaya! Kara kara kocaman solucanlar basmıştı heryeri!!!

Sonra Datça'da yürüdük gönüllü rehberimiz yol arkadaşımızla :) Oralarda bi yerlerde canlı müzik sesleri yükseliyordu, o bile bize fazla geldi... Palamutbükündeki sakinlikten sonra :)

Sonra balık ayıkladık, balık yedik, çekirdek çıtladık çayla, dondurma yedik falan filan :)

Öyle yoğun ama öyle dinlendiriciydi ki dönüşü değil de Haso'yu oraya getirme hayalleri kurduk Simsim'le :)

İstanbul'un karmaşasında hele de ev ortamında Simre'yi tanıyanlar ordaki hallerini görseler 'dünyanın en uyumlu, en sessiz ve en sorunsuz' çocuğu derlerdi :)

'Şapka tak', tamam anne:) 'Krem sürücez', peti! 'Yemek?' Yiceeeeeem :) 'Uykun geldi mi?' Ebet, uyuycam ben, sen git' :) 'Uyan Simre', ben şimdi uyu, sen git, ablaya sööle, börek yapsın ben geldim' :)

İyi ki varsın tatil!!! ve iyi ki seni gezdik Datça ve iyi ki tatlı halkını tanıdık :)

Babam bize akdeniz sahillerini adım adım öyle çok gezdirdi, öyle yerler biliyorum ki aslında ama Datça'nın havası hiçbir yerde yok!

Datça'ya uğramak!?!

Tanrı uzun ömürlü olmasını istediği kullarını Datça yarımadasına gönderirmiş" (Strabon)

Datça'ya uğramak diye bişey yokmuş!

Amacımız oydu, biz başaramadık!

Deneyin, demek istediğimi anlarsınız :)

Biz bi tatil planladık; Planımızda bilenlerden özellikle Simsim'in sevgili doktoru bebekdoktorum Gökhan Mamur'dan bir kaç adres aldık ama oralara bile gidemedik! :)

Biz derken; yine Sim-Sit-Sii olarak Çamlıdere Dağ Evi, Kıbrıs, Uludağ tatillerimizden sonra sezon açılmadan serin sulara atalım istedik kendimizi  :)

Bodrum'a inip Gökova körfezinden dolaşıp Sedir Adası - İncekum'u görüp önce Marmaris sonra Datça'ya varacak ve bir gece kalıp feribotla Bodrum'a dönüp oradaki koyları da gezicektik. Gittiğimiz bu 4 bölgede Gökova - Marmaris - Datça - Bodrum tekne turlarına katılmayı planladık.

Allahtan feribotu aramak aklıma geldi de Datça İskelesinin tadilatta olduğunu ve henüz bu hattın çalışmadığını öğrenip planda değişiklik yaptık.

Anlattığım rotayı kafanızda canlandırabilmeniz için;
 
 


Körfezi dolaşıcaz ama hiçbir yere uğramadan önce gitmek istediğimiz en uzak noktaya gidip bir gece kalıcak ve sonra geze geze Marmaris - Gökova dönücez ve Bodrum koylarını listemizden çıkarıcaktık.

Dediğimiz gibi yaptık; Bodrum Havaalanına indikten sonra araç kiraladık ve direk gitmek istediğimiz en uzak noktaya Datça'nın en ucu Knidos'tan bir önceki durak Palamutbükü'ne vardık.

Açlıktan bayılmak üzereydik, denizin rengi de üstümüze üstümüze geliyodu ama denizde bayılmayalım diye bişeyler yiyecek yer bakınıyoduk ki 'gözleme' yazısını gördüm.

Geri geri o yazının olduğu kafeye vardık, bişeyler atıştırıp mayolarımızı giyecek ve denize girip Datça merkezde konaklayacaktık.

Ne mi oldu?

Tam 3 gece 3 gün Palamutbükünde konakladık :)

Öyle bir gözleme yedik ki; parmaklarımız emanetti ellerimizde :)

Kabaklı otlu ve peynirli otlu gözleme yaptılar şahanelerdi! Bahçeden topladıkları kocaman kabaklar ve yaba otlarla yaptıkları gözlemeler missti :)

Orada kalmasanız bile uğrayıp Olgun Kıyı Apart'ın kafesinde bu gözlemelerden mutlaka yemelisiniz, şiddetle tavsiye edilir!

9.5.13

Kalpleri 1 Atan Çeşit Çeşit Analarız Biz! :)


Çok görüşemesek de çok şey paylaştığım bir sürü insan var hayatımda!

Uzun bi süre Etiler - Bakırköy trafiğini çekmiş trafik fobili yapım gereği öyle popomu kaldırıp buluşmadan buluşmaya geçip modumu toparlayamadığımdan çok görüşemiyoruz.

Ama görüşüp buluşmayı istediğim, uzaktan sevdiklerim ve belki de görüşelim ya da arayacağım diye söz verip de arayamadığım çok insan var!

Biraz hayırsızım, hatırsız değilim.

Arada hatırlatıyorum kendimi ya da hatırlamak için profillerini ziyaret edip hal hatır soruyorum ama bence onları sevdiğimi çokça ifade edemiyorum diye yazı yazmak geldi içimden bugün :)

Babamın rahatsızlığı ve hastanede geçirdiğimiz günler yüzünden aktif olarak giriştiğim annelik, emzirme ve normal doğum odaklı bloğum ve paylaşımlarıma bir süre ara vermek zorunda kaldım.

Demoralize olunca kabuğununa çekilen bir kaplumbağayım ben!

Ekim 2010'da Do-um'la başladığım hamile yogasında normal doğumla ilgili korkularım ve o sıralar yeni açtığım mini bloğumu duyan hem gebe hem yoga hocam Başak'çım Blogcu Anne'den bahsetti bana...

Onun bloğunu ve birkaç yabancı kaynaktan normal doğumla ilgili pozitif hikayeleri okursam tüm fikrimin değişeceğini anlattı.

Sonra bloğa göz attım; oku oku bayıldım. Karşımda güçlü ve kısmen yalnız bir kadın vardı (yurtdışında doğum yapmış, annegillerden yardım almayan eş yardımıyla birebir annelik yapmış)

O sıralarda ablam Göktürk'te bir siteye taşındı. Gebeliğimin öncesinde fazlaca bir arada olduğumuz yakın arkadaşım Selin de oradaydı. Gidip gelmek hoş oldu, sonra bir kaç arkadaş daha o civarlara taşındı. Yarı Göktürk'lü olduk.

ve bir gün Selin yine aynı siteden tatlı ana (kendisine göre deli)  'psychomama Gözde' den duymuş olacak ki; bahsettiğin 'blogcu anne' de senin ablanın sitesinde oturuyormuş dedi.

*Selin; Göktürk'te Carter's açtı.
*Gözde, Aysel'le birlikte Sherbet tasarımlar yapmakta! :)

Sonrasında ablama gittiğimde havuza girerken, cafede otururken etrafa bakındım a aaa çocukları Derin ve Deniz bisiklete biniyolar havuz etrafında :) ama ne varki evlerini kapısını tıklatıp rahatsız etmeyeyim diye erteledim hep görüşmeyi :)

*O yalnız kadın dediğim blogcuanne Elif, Türkiye genelindeki aktif tüm anaların arkadaşı! ve şimdi iki çocuk bi kitap sahibi! 'annelik her zaman toz pembe değil' :)

Sonra bir mail grubuna üye oldum 'emziren anneler';
orada 'emzirme kıyafetleri' ile mankenlik yapacak ana-çocuk aradıklarına dair bir topic gördüm. O sıralar kendimi emzirmeye adadığımdan direk atladım.

Hem blogcu anne hem Zeynep hem de bir sürü emziren anneyle tanıştım.

Haber olduk, Ayça Oğuş'un tatlı gülümsemelerine gülümseyerek poz verdik :)

Leileo Zeynep'le ara ara yazıştık, ha görüştük ha görüşücez derken çok yoga derslerinin birinin öncesinde zıpladım yanına!
*Anne olmayıp da tanıdığım tek anne dostu şimdi tazecik 1 anne! Yerim Ayşe pamuğunu :)

Sonra Gelik buluşmaları;

Orda Hilal, Funda, Filiz, Hümeyra, Fatma, Sinem, Derya, Merve, Özge, Pınar Mermer ile tanıştık.

Hilal ve Funda'yla yakın oturmamızdan sebep can arkadaşım Bilge'yle hepbirlikte defalarca görüştük.
*Funda ikinci bebesini yaptı ve onu ziyarete hala gidemedim!!!

Derya'nın çoluklu çocuklu girişimci fikirlerini duydum; girişsem mi dedim, o sıralar başka işlerde çalıştıkları için akşam saatlerinde Cevahir Starbucks'ta buluştular gidemedim, toparlanamadık :)

*Derya; Oyun aktivite ve anneler için keyifli bir mekan açtı Beyoğlu'nda! Gelicem dedim defalarca hala gidemedim! Ha bu arada Levent'e taşınmışlar, bu kadar şapşalım, kırk yılda bir toparlanıp giderdim nerdesiniz diye arardım! :)))

*Sinem, Rusya'da yaşıyordu. Türkiye'ye geldikçe birbirimizle haberleşip buluşmaya çalıştık. Taaa karşıya Beyaz Fırın'lara kadar gittim onun için :) Benim için karşı demek geçmesi imkansız bir bölge demek bilenler bilir :) Şu an yine Tr'de aramadı, duyurulur! :)

*Merve'nin kızı Sare boncuğuna bayıldım. Bu taraflara geldiğinden bahsetti, buluşuruz dedik bi kaç kez H&M'de karşılaşıp sohbet ettik :) O da bayan butik açtı karşıda, hala gidemedim!!!

*Özge de meslektaş ve tam bir cimcime! Bıdır bıdır sohbeti, minik kızına kavuşma çabaları dinlenmeye değer şimdi ikize gebe! Cesur anne!

*Pınar başarılı bir pedagog o da Göktürk'lü :)

Biz çalışan annelerin öğle yemeğinde Gelik'te buluşurken bir yandan da blogcu anneler Cevahir'de görüşüyolarmış, onu bilemedim sonra öğrendim ki arkadaşım Selin de gidermiş hatta bir dönem küstüm 'giderken haber vereydin ya beraber giderdik' diye :)

Sonra baktım ki ben Gelik, o Cevahir ortak tanıdığımız ama bir arada hiç olmadığımız arkadaş grubumuz olmuş ne değişik:)

Bu arada 'uykusuz anneler'e denk geldim, oradan da tatile giderken Simsim'i omzuma takayım diye sipariş ettiğim Slingo'nun yaratıcısı Slingomam İrem'le tanıştık.

Dünya küçük; Ben Memorial Gökhan Mamur'un odasından çıkarken sipariş ettiğimin ertesi günü İrem de doktor için bekliyordu, bu karşılaşmanın torpiliyle ertesi gün Slingo'ma kavuştum :)

*İrem ve Sena şimdi Fikirdenk'i kurdular, takip edilesi. ve İrem 2. bebesini doğurmak için Amerika'da! Sağlıkla doğsun ve dönsünler inşallar :)

Bu arada Instagram'dan bir kaç buluşmaya takıldım.

Yakın civarlardakiler bana mümkündü çünkü Simsim artık arabada uzun yol giderse kusar olmuştu! :(

Pelly, Canan, Meşhuremel(parti süslemeri ile ilgili workshoplarını yeni öğrendim ben de isterim!!), Azra (minik oğlumuz 1 mayısta operasyon geçirdi, aklım sende), Bahar, Alev, Aysun, ikiz bonibonların annesi İpek, Zeynep, Tuba, Tuğba, Efe'min Tuğba'sı, Doktordaşım Aybüke'm, Feyza, Hadi görüşelim diyip görüşemediğimiz Bahçeşehir'li tatlılarım Ece ve İlkay, Fikret, Poyrasya, Dilşad, Şeyda, Çiğdem, Zeynep'le tanıştık!

Yeşim Mutlu selamıyla poz vermeyi öğrendik onun o pozitif enerjisiyle de oyun grubu yapalım dedik işlere daldık :)

Pelin evimin dibinde oyun merkezi açtı, buluşmalara orda devam ettik. Yakın olduğu için her an her dakika Pelo'nun yanında olabiliyordum. Sonrasında da ailece görüşür olduk :)

(yanında, yeni açtığı yerde ve evinde olmak istediğim diğer analarım gelemememin tek sebebi uzaklarda olmanız ve kusan Simsim'imin olması; yakınların bana extra avantajı da Simsim'i kadına rahatça bırakıp da gidebiliyor olmamdı :)

Ha bu arada burada bahsettiğim Yunan Adası seyahatimiz için google aramalarıyla bulduğum lulucum da Göktürk'lü annelerden olmasın mı!!! Onla da sözde kalan buluşma isteklerimiz var ama enteresan bişey işte kalpleri bir atan analarız biz, yanyana olmasak da paylaştıklarımızla çok sıkı bağlıyız!

Dünya çok küçük! Küçükten de küçük! :) Tabi arkadaşım olup da bu sosyal ortamda tesadüfen karşılaştıklarımız olduğu kadar birlikte adım attığımız canları da unutmadım :) Komşum Gözde, Karındaşım Duygu ve Burcucum :) ve Ela'nın doğum günü süslemelerini yapan eşimin aile dostları Selin'cim :)

Ankara'dan bi deli gibi bi kız hiç tanışmadım :) Tesadüfen bloğuna rastlayıp da kahkahalarla zevkle okuduğum ne yazmış diye baktığım nadir bloggerlardan :) ve uzaklardan Gökçe'yle Dila :)

Emziren annelerle başlayan maceramda Instagram anneleri - Sosyal anneler - blogger anneler - girişimci anneler - uykusuz anneler - Perşembe Anneleri ile tanıştım :)

Geçen ay Capacity'ye sosyal anneler gelmiş; tuğçe, müge, burcu, bal yanak merve :) ve onlardan dolayı tanıdığım annelerin en kıymetlilerinden iremafşin :)

Herkes aklımda, kalbimde, yakınlara gelenlerle mutlaka görüşüyorum, bize gelenleri bayıla bayıla ağırlıyorum ama uzakta olanlara Nişantaşı gezmelerimiz denk gelirse uğramaya çalışıyoruz.

Mesela yarın Perşembe Anneleri kahvaltısına İzmir'den taaa buralara gelen AnneAyça ve diğer sosyalanneler için gitmezsem olmaz di mi :)

Diyorum ki Türkiye genelinde 0-4 yaş arası çocuğu olup da ismine aşina olmadığım anne kalmadı herhalde :)

Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...