25.5.10

Komşularla Ataköy Plus - Namlı Gurme çıkarması :)

Komşularımın ısrarına dayanamadım, gezmeyi hiç sevmesem de tekliflerini kabul ettim!?! :))))

Sabah kahvaltısına yeni açılan alışveriş merkezine gittik. Namlı da bir keyif, bir keyif...

Önce biz karnımızı doyurduk sonra da acıkan Simoti için 'bebek bakım odası' aramaya koyuldum.

Namlı'nın katındaki 'bebek odası' işaretlerini takip ederek vardığım yerdeki temizlik görevlileri 'bu kattaki oda iptal edildi, bi üst kata gidin' diye uyardılar.

ve bir üst kata gittim (katlar arası merdiven mesafesi de bir hayli uzun) Neyse, bir üst kattaki odaya doğru yöneldim ve ücra köşedeki odaya doğru bakındığımda yine görevlilerden bu kattakinin de iptal edildiğini sadece bir üst kattakini kullanabileceğimi öğrendim.

Ya sabır diyerek üst kattakine gittim ama yürümekten bitap bi haldeydim. Odaya girdim.

Küçük, boş ve 'bebek bakım odası da olsun işte' diye alalade bir şekilde yapılmış bir odaydı!

Aman dedim, bulduğuma şükür alt tarafı alt değiştirip emziricem ama o da ne!

Emzirirken oturduğum koltuktan sürekli kalkmak zorunda kaldım.

Neden mi? Sensorlü ışıklarından! Önce dışardan falan kapandı sandım, sonra bir baktım sensörlüymüş ve emzirirken bebekle kalkıp 2 dk da bir kalkıp kendini! göstermek gerekiyormuş koltuktan uzaktaki lambaya!!!

Tebrik ederim Ataköy Plus, iyi iş çıkarmışsınız!!! Önce o kullanılmayan odalara yönlendiren işaretleri kaldırın sonra da o sensör sistemini 1 zahmet!

23.5.10

ve Başbakan yurda döndü :)

Hamileliğim sırasında hassas ve narin çamaşır ayarında olduğumdan alınganlığım tutmuştu ve ilgi beklemiştim.

Mide bulantısı çektiğim sıralarda yaşadıklarımı önceki yazılarımda anlatmıştım, hatta orda bir de alınıp, darılıp küstüğüm başbakandan bahsetmiştim :)

İşte o başbakan yurda döndü!

Hastaneden çıktığımızdan beri eli - gözü üstümüzde, hatta gece bekçiliğime kalarak katkıda bulunmuşluğu da var :)

Simoti'nin kolik sancıları tuttuğunda elinde pışpışlaya pışpışlaya sakinleştiriyor, ben de o gün full time yemek yiyorum fırsattan istifade :)))


Her Çarşamba müzakere yapıyoruz evde! İçli köfte ve pizza eşliğinde (Bu ikiliye dikkat! Geleneksellikten modernizme uzanan bir mönü:)

20.5.10

Anne karnındayken fıldır fıldır gezdin. Şimdi sıra kucakta gezmede! :)

İlk gezme maceramız babamızlaydı, sonra teyzeyleydi sonra da tek başımıza gezmeler başladı :))

1 Gün estiler aldım yanıma ne var ne yok koptum gittim Göktürk semalarına...

Kahvaltı diye başladığımız misafircilikten gece yarısı kalktım :)

Selin teyzesi, Simoti için her türlü konforu sağlamıştı, tabi süt veren Möö'yü de unutmamıştı, habire beslenir durumdaydık yine :)

Aslında evde oturmayı sevmeyen çok bilmiş kızım orman havasından mı neden bilmem 1 güzel uyudu ki anlatamam rahatlığımı!!


ve başka 1 gün, günlerden Pazar ve biz gezmeye alışık Edi'yle Büdü olarak yine taktık kolumuza sepetimizi bu sefer de Zekeriyaköy yollarına düştük.

Önce yine Göktürk'e uğradık, yanımıza yardımcı kuvvetlerimiz Berrak ve Emre'yi aldık, vardık mangala :)

Yer seçme maceramız sonrasında az güneş, az gölge, az rüzgarlı 1 yer bulduk ve kurulduk.

Simoti, ilk kez mangal kokusuyla tanıştı. Biz köfteleri, tavukları hapur hupur yerken o ise sek sütüyle takılıyordu :)

O gün yine orman havası aldı ve mis gibi uyudu, uyumadığı zamanlarda da
hamileliğim boyunca ve hala da bana çok yardımcı olan Berrak'ın kollarında etrafı seyretti :)


Haftaiçinde de Nişantaşı gezmemiz oluyor.

Ordaki sabit durağımız ananenin dükkançesi :) Orda mola veriyoruz. Altımızı değiştiriyoruz, anne Möö'den mamamızı alıyoruz ve tekrar gezmelere koyuluyoruz :)

Malum; annesi Nişantaşı çocuğuuu, Simo da öyle olsun :)

Annesinin gezdiği yerlerde gezsin, annesinin içtiği sulardan içsin, ben de annem gibi onun elini sıcak sudan soğuk suya sokturtmam ki az biraz da şımarsın baba evinde :)




Geçtiğimiz Pazar da, Kumburgaz yollarını aşındırdık. Hep orman havası alan kızımız biraz da deniz havası alsın dedik ve götürdük anneannesinin deniz kenarısındaki evisineee :)

Akşam üstü de taaaa Pendik'ten gelen Simo'nun hayranlarıyla mangal sefası yaptık.

Duygu teyzesi en son minnacıkken görmüştü, şimdi cingözlü sürekli gülümseyen halini görünce aldı artık zehiri. O da görmeden yapamayanlar arasına katıldı :)

12.5.10

Kamyon verin kullanayım ama bebek arabası ı ıhh :)

Tavsiyeler sonucu Maclaren travel sistem bebek arabası aldık.

Aslında benim gözüm Maxi Cosi'lerdeydi. Estetik duruşu ve renkleriyle cezbediyordu...

ama tecrübeli arkadaşlarımdan ve satıcılardan aldığımız tüyolarla estetikliğinin değil kullanışlılığının ön planda olan markayı Maclaren'ı tercih ettik.

Tek hareketle kapanabiliyormuş, hafifmiş, kolay sürülüyormuş, katlanması açılması kolaymış vs.vs.

Ben tüm bu söylenenlere inandım ve Simre'yi taşıyacağımız güne kadar arabanın yanına yaklaşmadım, kapalı kutusunda bıraktım.

Haso ise, her haftasonu kullanım kılavuzunu okudu durdu... Arabanın parçalarını taktı, çıkardı, sürekli bir şeyler çalışıyordu, ben de 'ne kadar çok oynadın, ne var sanki' diyordum.

Tatatatammmmm işte o gün geldi;

Simoti'nin ilk gezme günü...

Ah o araba yedi bitirdi bizi, kan ter içinde bıraktı. O parçası oraya, oto koltuğu şuraya, kemeri ordan çıkıyo, oraya basınca kitleniyo falan filan...

Tabii Hasoti, okuyarak tecrübe kazandığından tık tık tık hepsini yapıyordu, ben de elektronik aletlerdeki tamir ve keşif gücüme güvenip  'ne var sanki' diyordum yine...

ve bir gün ablamın da bana geldiği gün Simoti'yi babası olmadan ilk kez dışarı çıkarma heyacanıyla arabasını, oto koltuğunu ve Simo'yu yüklenip arabaya bindik.

Hem büyük, hem bebek mağazaları çokluğu, hem de yakınlığından dolayı Forum İstanbul'a gezi turu düzenledik.

Otoparkına arabayı parkettim.

Sonra bagajdaki bebek arabasını çıkarmak için çalışmalara başladık.

Evet, bagajdan çıkardık ama kapalıydı bu!

Neresine bassam diye önce heryerini kurcaladım, bas - çek - it - kaldır ı ıhh olmadı!

Ablamla arabanın etrafında döndük, yok yine 1 çare bulamadık...

Hani şimdi Haso'yu arayıp 'bu nasıl açılıyor' diye sormak da işime gelmedi :) ama maalesef uzun çabalar sonucu açmayı beceremeyince arayıp talimatları almak zorunda kaldım :)

ve arabayı açıverdik kolaycaaaaa

sonra rahat rahat alışveriş merkezini gezdik. Ne 1 ağlama ne de mızmızlanma...

Gezmeci Simoş gülücükler atarak arabasında yatıyor, herkesin ilgisini çekiyordu.

Bizim karnımızın acıktığı sıralarda Simoti de acıkma sinyalleri vermeye başladı.

Forum İstanbul'daki bebek bakım odası işaretlerini takip edip 1 odaya girdim ki ne göreyim,

Böyle güzel ve temiz 1 oda bu taraflarda hiç 1 alışveriş merkezinde görmedim. Yeni açılan Ataköy Plus da dahil!

Duvarlardaki süslemeler, alt değiştirme masası, mama ısıtmak için mikrodalga fırın, biberon ısıtmak için Arçelik'in aparatı, tertemiz lavabosu ve emzirmek için oldukça konforlu olan koltuğu şahaneydi!

Tek sorun yazı ve işaret algısı olmayan insanların paldır küldür kapıyı açıp 'a pardon' demesi ve sonra girdiklere yere şaşırıp odaya şöööyle 1 göz atmalarıydı!!!

Tuvalet kapılarını şaşırıp gelenlerin bayan olması benim şansıma mıydı yoksa şaşıranlar hep bayanlar mıydı bilemedim :)

Alışverişimizi yaptık, yemeğimizi yedik ve sıra geldi bebek arabasını arabaya yerleştirmeye...

Açtık ama açıldığı gibi kapanmıyordu ki bu şeyyy!

Şimdi 1 de kapamak için etrafında dönmeye başladık...

Otoparkta biz onu kapamaya çalışana kadar etrafta insanlar nispet yapar gibi açıyor, kapıyor, arabalarına binip gidiyorlardı...

Yine uzun uğraşlar sonucu arabayı kapamayı beceremeyince 'acil yardım destek hattı'nı aramaya mecbur kaldım :)

Haso'ya bağlandım ve verdiği tariflerle arabayı kapamayı başardık!

Öyle umutsuz ve çaresiz kaldım ki; bir an kapanmayan bebek arabasıyla o alışveriş merkezinin otoparkında yaşamak zorunda kalıcaz sandım :))

11.5.10

anneden anneye :)

'Bu yazıyı yazalı çok olmuştu ama anneler gününde moralim bozuk olduğundan yayınlayamamıştım. Şimdi biliyorum ki annemin arkadaşlarından birisi yine çıkış alıp bu yazıyı okutacak. Annem de dükkanda duvarına asacak meraklı annenin yazısını. O zamana kadar ben de okutmayacağım, susup bekleyeceğim ki kendi kendine okusun :)'


 
Ben ANNE oldum. Sen ANNE+ANNE oldun; sana 2 kat fazla düşkün oldum :)

Annelik dünyanın en zor mesleğiymiş!

Ne okurken bu kadar zorlandım ne de çalışırken!

Anneliğin saati yok, günü yok!

Derdini anlatamayan bir bebek ve ona adanacak yıllar!

Seni üzdüm bazen...

Asilikler ettim zamanında;

kapıları vurdum yüzüne,

günlerce surat astığım oldu...

ama bir öpücükle affettin hep beni!

Benim doğum sancısı çekerkenki bakışın gözümden gitmiyor!

Ben de 'Çekilir mi' dedim, çektim ama unuttum bile!

Bir bebekle sabah akşam uğraşılır mı dedim, 7/24 gözünün içine bakar oldum!

Uykumu bölmem dedim, uyumuyorum!

Kızımın aynı ben olduğunu söylediklerinde içim eriyor!

Ne mutlu ki ben de aynı sana benziyorum!

'canının canının canı' diye hala fedakarlık peşindesin...

Ben onu emzirirken sen beni besliyorsun!

O ağladı diye üzüldüğümde, sen ben üzüldüm diye onu kucaklıyorsun!

Kucağımda gazını çıkarmaya uğraşmaktan sırtım ağrıdı diye bana masaj yapıyorsun!

Benim gözüm kızımda, senin gözün hala kızında!

Anneler günün kutlu olsun, Allah sana sağlıklı ve uzun ömür versin ki hep yanımda ol annem :))

10.5.10

İlk anneler günüm :(

Yakın zamana kadar benim bayramım 23 Nisan'dı!

O gün arkadaşlarım beni arar, bayramımı kutlarlardı :)

Artık hızlıca yol katettim ve Mayıs ayına 'anneler günü'ne terfi ettim!

Geçtiğimiz Pazar da 'benim günüm'dü! İlk anneler günümdü!

Herkes kutlamak için aradı ama ben ilk anneler günümden hiç 1 şey anlamadım...

Simre'cik güne kakasını yapmakla başladı (kendisi bezine yapmıyor, bezini açtırıyor, başında bekletiyor... Poposuna bulaşsın istemiyor da titiz kızımız :)

Sonra bebeğin hijyeni, mini banyosu, giyinmesi, yedirilmesi derken Hasot o sırada açlıktan bayılmalardaydı.

Bir an evvel evden çıkıp 1 şeyler yemek istiyorduk ama gün içinde bir sürü aksilikler yaşayınca yediğimizden 1 şey anlamadığımız gibi 1 de trafik kazası atlattık.

Allah kızımızı bize, bizi de birbirimize bağışladı!

Hep diyorum ya Nescafe 3'ü bir aradayız biz. Kahvesi Haso, sütü ben, şekeri de Simre'cik :)

Birbirini düşünen, düşkün olan, canı yananla canı yanan 3'ü bir aradayız biz!

O günden beri benim tansiyonum yerlerde, başım, boynum ve belim birbirine kenetlenmiş beni rahat bırakmıyorlar!

Simre çok huysuz, geceleri uyumuyor ve bütün gündüz ağlıyor!

Öyle içten, öyle kötü ağlıyor ki ben de saçlarımı yoluyorum!

Bütün gün deli dilaver gibi Simre'yi yatıştırmaya çalışmaktan bitmiş durumdayım.

Doktorumuzu aradık, rahatlatıcı 1 ilaç önerdi ama ilaca gerek kalmadan dün itibariyle erken gelen babasının kucağında sakinleşti.

ve sabaha karşı gülücükler atmaya başladı!

Artık uyanıkken bize tepki veriyor, şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra tatlı tatlı gülüyor!

Bu arada ben; Evet başta süperdim, güzel taşıdım, güzel doğurdum, güzel baktım derken sanırım tükendim.

Simre'yi tutmaktan, taşımaktan, pışpışlamaktan, heryerim tutulmuş durumda. Yemek yemeyi unutuyorum, unutmaktan ziyade Simre'cik 5 dk bile boş bırakmıyor beni!

ama o güldüğü zaman full şarj oluyorum, hepsini unutuyorum :)

7.5.10

Simoti ile ilk gezimiz :)

Günlerce sabırsızlandım.

Annesi gezmeci, kızı da gezmeli! ama ne zaman?

Havalar ısınmalı ve biz sokaklara dökülmeliydik

ve bir gün 'güneşi gördüm' :) Günlerden Pazar'dı. Babamız da evdeyken çıkmalıydık artık!

Simo'nun 24. günüydü. Topladık pılımızı pırtımızı, dışarda kahvaltı edelim dedik..

Neyimize güvendiysek!?!

Bu arada pıl ve pırt toplamak hiç de kolay değil!

Onu da alalım, bunu da alalım, şusu, busu, onun parçası falan derken çıkana kadar kan ter içinde kaldık.

Elime koluma bi baktım sanki tatile gidiyoruz.

Çantam, çantası, bebek arabası, oto koltuğu parçası, rüzgarlık, yağmurluk ve Simre!

Eeee kapıyı kim kitliycek?

O gün annemin varlığı yine hayat kurtardı :)

El kadar bebek, 3 kişi peşinde çantalarını, eşyalarını taşıyor.

Bunun bi pratik yolu olmalı, arabada mı yaşasak acaba?!?

Pazar günlerimizin klasiği Teşvikiye Saray'a gitmek vardı aklımızda...

Dışarda oturucaktık, Simo da hava alıcaktı...

Ben Saray'a pat pat giriyodum ama şimdi elimde yeni tanıştığım bebek arabası ve içinde Simoti vardı.

O masaların arasından nasıl geçiricektim?

Hasot arabayı parketmeye gitti.

Annem de her zamanki gibi başka bi masada arkadaşlarını gördü ayaküstü sohbete daldı.

Ben de kaldım mı elimde arabayla :)

Garsonlardan yardım istedim mi istedim, insanların sandalyelerini ite kalka oturacağımız masanın oraya geçtim mi geçtim ama bi türlü arabayı geçişi kapamayacak şekilde yerleştiremedim.

Bu sırada Simre ağlamaya başlamasın mı :)

Allah'ım gezmecilikten vazgeçiyorum, eve dönelim deme aşamasındayım!

Ben nasıl kahvaltı edicektim?

Ne yedim, nasıl yedim bilemedim, bir süre sonra yürüyüşten gelen ablamla eniştem de yanımıza geldi.

Ablama Simre'yi pasladığım ara bişeyler yedim sanırım :)

Özetle Simoti'yi dışarı çıkardık, perişan olduk ama olsun kahraman biziz! :)

6.5.10

Babababası ve babaannesi ziyaretimiz :)

Bugün ilk ev gezmemize gittik.
Simoti'yi el öpmeye götürdük ama o ne yaptı?

Dedesine dil çıkarma şirinliği yaptı, herkesi güldürdü :)

Akşam 9'da banyomuzu yapmaya 10'da da son kez anne Mö'den karnımızı doyurmaya :) ve sonra uyumaya alıştığımız için misafirliğimizde de rutini bozmadık ve uyuyakaldık :)

Sonra babanın kollarında evimizin yolunu tuttuk ve gece nöbeti için hazır asker beklemeye başladık :))

Simo yaaa! Uykumun düşmanısın, beni 'Möö' olarak çok hırpalıosun, uyudun sanıp yatağına yatırdığımda o cingöz gözlerini sonuna kadar açıosun, beni deli ediyosun ama çok seviyorum seni!:)

5.5.10

Babamızın doğum günü! :)

Bugün 5 Mayıs!

İşçi bayramının 4 gün sonrası işte, başka 1 özelliği yok :)))

Yok, yok bugün çooooooook önemli 1 gün, bugün babamızın doğum günü!

Ben Simoti'nin peşinde sürünürken Haso da unutmuş olduğumu düşünedursun, ona gönderdiğim çiçekleri görünce de bayıladursun :)))

Simo, babasına sürpriz çiçek gönderdi ve çiçeklere de not iliştirdi.

Aslında notta 'annemle yemeğe çıkar mısınız? Bana teyzem bakar' da yazdırıcakmış ama onu annesi direk teklif etmek istediğinden son anda vazgeçmiş :)

İşte Simoti'nin babasına süprizi!


Ünlü gurmeler neler dedi?

Yaz sezonunu geride bırakırken, Türkiye'de yeme - içme hayatına yön veren ünlü isimlerden yaza dair iz bırakanlar ve kış sezonu için tüy...